Muzaffer Yanık yazıyor: Kültür akan bir nehirdir

Muzaffer Yanık yazıyor: Kültür akan bir nehirdir

20 Oktober, 2014

MUZAFFER YANIK KULTUR AKAN BIR NEHIRDIRYazmak, okumak ve okutmak mesleği olan birisi olarak yıllar sonra yeniden yazmaya koyulmak pek de kolay olmadı. Bir makale, düşünce yazısı yazmak o kadar da kolay değilmiş. Hollanda’da yayınlanan ilk aylık dergilerin ilk yazarlarındanım. Severek yazdığım yıllardı. Yazmakta o kadar zorlanmıyordum; hatta haz duyuyordum. Köşe yazısı yazmakla yalnızca yüreğinizi açıp duygu ve düşüncelerinizi paylaşmıyorsunuz; aynı zamanda her türlü fırtınaya da göğsünüzü peşinen açmış oluyorsunuz. Fırtına diyorum; zira düşüncelerde özgürleşmemiş, oldukça normatif düşünülen bir ortamda farklı düşünce ve bakış açıları yazarı, ‘vatan haini’, ‘ din düşmanı’, ‘Türklüğünü kaybetmiş’ vs. gibi suçlamalara maruz bırakabiliyor. Kültür üretme yerine, kültür bayiliği yapan ortamlar yaratır normatif düşünce yapısı. Oysa kültürün dinamikliği, düşüncelerde de sürekli değişikliği ve esnekliği zorunlu kılıyor. Edwin Hoffman “kültür akan bir nehirdir, o akıntıya bir defa atlama şansınız vardır, zira akıp gideni kaçırırsınız” zegt. Kenardan seyretmelerle, doldurma bilgilerle insan kültürleşme sürecini tamamlayamıyor; çünkü kültürleşme bir gelişim olgusudur. Gelişmek için de en iyi yol insanın kendisinin tecrübe etmesidir.

Entegrasyon ve asimilasyon gibi suni kavramlar bu tecrübe edinme eğilimini baltalıyor. Başka kültürlere karşı ilgiyi artırma yerine korkuyu teşvik ediyor. Yani, akıp giden kültür nehrine girmesi engelleniyor ve kenardan seyretmesi teşvik ediliyor. Oysa aslolan insanın mutluluğudur. İnsanın, dünyanın neresinde olursa olsun; leeftijd, kültürel arka plan ve ırk farkı gözetmeksizin üç temel psikolojik ihtiyacı vardır. Prof. Luc Stevens’ e göre bunlar sağlıklı ve iyi bir ilişki, yapabilmek/edebilmek (başarı) deneyimi ve bağımsız hareket edebilmesidir. Sağlıklı bir ilişki, son iki ihtiyacın tatmini açısından temel teşkil etmektedir. Bu psikolojik ihtiyaçların karşılandığı bütün ortamlarda insan mutlu olabiliyor. Bir kültürün içerisine girmeden, o kültüre mensup insanlarla ilişki kurmanız oldukça güçtür. İçinde yaşadığımız Hollanda kültürünü bizi bizden; yani benliğimizden koparıp alacak bir tehlike olarak görmemek gerek; zira bu kültürü ve bu kültür içerisinde geçerli olan iletişim kodlarını tanımak, çalışma, sosyal ve kültürel yaşamınız için çok önemlidir. Yukarıda zikredilen psikolojik ihtiyaçlarınızın yanı sıra, beslenme, giyinme ve barınma gibi temel gereksinimleriniz açısından da hayati önem arz etmektedir. Bakınız Hollanda’da üniversiteyi bitirip de iş hayatında, özellikle ilk yıllarda, çeşitli zorluklarla karşılaşan ve hatta işi bırakmak durumunda kalan gençlerimizin en büyük sorunlarından birisi bu toplumda geçerli olan iletişim kodlarını bilmemeleridir.

Kültürel anlamda katılım, tanımak, benimsemek tek taraflı olmuyor tabii ki. Günümüzde pedogojide trend bir akım var. Duurzaam opvoeden. Bunu tam olarak Türkçeye çevirmek oldukça zor; ama serbest çeviri tekniğiyle, içerisinde düzeni barındıran, sağlam ve uzun ömürlü eğitim denilebilir.

 

Marcel van Herpen’in öncülüğünü yaptığı bu pedagojik akımın üzerine oturtulduğu ana kavram, aidiyet veya bağlılık (verbondenheid) kavramıdır. Kendisine karşı, ailesine karşı, oturduğu mahalleye karşı, makro düzeyde yaşadığı ülkeye karşı aidiyet hissi gelişmiş insanlarda vandalizm, kriminal davranışlar oldukça azdır. Bu insanlarda kendilerine ve çevrelerine karşı sevgi ve koruma hissiyatı gelişir.

Aidiyet hissinin gelişmesi için kişinin katılımı ve refahı önemlidir. Toplumsal yaşama katılım sağlayan insanlar veya katılımları teşvik edilen insanlarda ‘ben de görüyorum ve önemsiyorum’ hissiyle birlikte, bir huzur ve mutluluk kendisini gösterir.

Burada asıl üzerinde durulması gereken konu ayrımcılıktır; yani ötekileştirip küçük görmemektir. Bu son nokta itibariyle Avrupa toplumları, özelde Hollanda toplumu yapı itibariyle ciddi bir araştırma konusudur. Hollanda toplumunda hangi kültürel dinamikler yabancılara karşı kapıları kapatıyor ve onların bu toplumla bütünleşmelerini önlüyor? Geçenlerde Demokratik Sosyal Dernekler Federasyonu’nun (Dsdf) ‘Radikalizm ve Türk gençleri’ konulu toplantısına yaptığı araştırmalardan dolayı davet edilen Prof. Dr. Richard Staring’le bu konuyu konuştum. İlginç bir araştırma konusu olabileceğini söyledi.

Kim bilir…?

 

Muzaffer Yanık

m.yanik7@upcmail.nl

 

 

© ınterajans - alle rechten behoren interajans het Nieuws, gebruikt zonder toestemming.

Bekijk volledige bericht op InterAjans.nl