ABD öncülüğünde 2014 Daesan jaren van anti-coalitie in augustus, Syrië met luchtaanvallen en terroristische organisaties in Irak tijdens gevechten Daesan, verder bemoeilijkt het werk van de coalitie, regionale dynamiek.
Paris’teki terör saldırılarının ardından DAEŞ’e karşı mücadelenin dozunu artırma kararı alan uluslararası koalisyon, bugüne kadarki etkinliği ve bundan sonra nasıl bir noktaya evrileceği yönünde zaman zaman tartışma konusu oluyor.
Gerek Esed’in siyasi geleceği etrafında kilitlenen süreç gerekse Rusya’nın Suriye’deki iç savaşa giderek artan bir askeri güçle müdahil olması, DAEŞ karşıtı koalisyonun göstereceği performansın daha fazla önem taşıdığı bir sürece kapı aralıyor.
– “Koalisyon, sadece hava saldırılarıyla başarılı olamaz”
Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Washington DC Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat, koalisyonun kuruluş sürecindeki mücadele stratejisinin DAEŞ’i önce geriletmeyi, daha sonra da yok etmeyi amaçladığını kaydetti.
“Her ne kadar örgütün bazı bölgelerde ilerleyişi durmuş olsa da örgütü tamamen ortadan kaldıracak bir sürecin henüz başlatılamadığını görüyoruz” diyen Kanat, sadece hava saldırılarıyla böyle bir operasyonun başarılı olma ihtimalinin oldukça düşük olduğunu vurguladı.
DAEŞ’in taktiksel ve operasyonel esneklik sergileyen, gerektiğinde düzenli ordu, gerektiğinde isyan hareketi ve gerektiğinde ise bir terör örgütünün yöntem ve metotlarını kullanabilen bir örgüt olduğunu belirten Kanat, buna karşılık koalisyon üyeleri arasında yeteri kadar organize olmuş ve kendi arasında koordinasyonu sağlamış bir yapının inşa edilemediğini dile getirdi.
Koalisyonun en doğru stratejiyi aradığı süreçte DAEŞ’in Türkiye, Mısır ve Avrupa şehirlerinde saldırı yapabilecek bir potansiyele ulaşmış olduğuna dikkati çeken Kanat, şu değerlendirmede bulundu:
“DAEŞ koalisyonunun oluşturulduğu süreçte, koalisyon üyelerinin operasyonlara nasıl katkıda bulunacağı konusunda sanıyorum tam anlamıyla bir anlaşmaya varılmış değildi. Ciddi ve acil tehdide karşı bir reaksiyon verildi. Ancak asıl problem, bu operasyonların sahada devam ederken gerek istihbari gerek güvenlik ve polisiye anlamında eş güdümün tam olarak sağlanamaması büyük bir eksiklik yarattı.”
– Suriye’de Rusya etkisi
Başından beri Esed rejimine destek veren Rusya’nın müdahaleci yaklaşımının Suriye’deki birçok denklemi önemli ölçüde etkilediği, buna mukabil ABD öncülüğündeki koalisyonun DAEŞ’e karşı yol haritasının nasıl olacağının ise yeterince net olmadığı yorumları yapılıyor.
Kanat, konuyla ilgili değerlendirmesinde, Rusya’nın bölgeye müdahalesi sonrasında koalisyonun nasıl bir yol izleyeceğinin henüz yeterince açık olmadığını kaydederek, “Eylül ayından bu yana tansiyonun düşürülmesi ve olası operasyonel çatışmaları engellemek adına bazı adımlar atıldı. Ama bu noktada ciddi bir sorun var çünkü Rusya her ne kadar operasyonun adını DAEŞ’e karşı mücadele olarak adlandırsa da saldırılarının büyük bir bölümünü DAEŞ’in olmadığı alanlara yapıyor” hij zei.
Washington merkezli Atlantik Konseyi’nden Ortadoğu Barış ve Güvenlik Girişimi Direktör Yardımcısı Marri Janeka da aynı şekilde, sadece hava operasyonlarıyla koalisyonun DAEŞ’e karşı etkili bir sonuç elde etmesinin mümkün olmadığını savundu.
Esed’in geleceğine ilişkin ABD ile Rusya ve İran arasındaki anlaşmazlığın devam ettiğini söyleyen Janeka, “Ne yazık ki ABD, Esed’in denklemden çıkacağı ortamı sağlayamadı. Böyle bir durumda çatışmaya katılan Rusya ise çok büyük oranda DAEŞ’in olmadığı alanları bombalıyor” diyerek yeni durumda bölgede çözümün daha da zorlaştığına değindi.
Janeka, Paris saldırılarının ardından devreye giren Fransa, İngiltere ve Almanya’nın bugünkü askeri etkinliklerinin nereye kadar devam edeceğinin belli olmadığını ifade ederek, günün sonunda koalisyonun büyük oranda bir “Amerikan girişimi” olmaya devam ettiğini dile getirdi.
“Sadece hava saldırılarıyla DAEŞ’i yenemezsiniz” diyen Janeka, koalisyon güçlerinin er ya da geç bir kara operasyonu yapıp yapmama noktasında zor bir tercih ile yüzleşmek zorunda kalacaklarını kaydederken, Kanat’a göre, her geçen gün uluslararası koalisyonun aleyhine işliyor.
Bu çerçevede, Suriye’de yaklaşık 5 yıldır devam eden iç savaş koşullarının nasıl ortadan kaldırılacağı ve DAEŞ tehdidinin nasıl bertaraf edileceği tartışması sürecek gibi gözüküyor. Mevcut durumun sadece hava saldırılarıyla sona erdirilemeyecek kadar “karmaşık” olduğu yaklaşımı ise giderek ağırlık kazanıyor.
– Koalisyonun 1,5 yıllık performansı
DAEŞ’in adeta bölgesel bir terör örgütü haline gelmesiyle ABD öncülüğünde 8 Ağustos 2014’te “Doğal Kararlılık Operasyonu” adıyla oluşturulan koalisyon, eylül ayında ilk hava saldırılarını gerçekleştirdi.
Birleşik Ortak Görev Gücü (Combined Joint Task Force) adı altında Irak merkezli olarak oluşturulan DAEŞ karşıtı uluslararası koalisyonun sözcülüğünü ABD ordusundan Albay Steve Warren yapıyor. Uluslararası koalisyonda ABD’nin partner ülkelerle birlikte düzenlediği askeri operasyonların koordinasyonu, Başkan Barack Obama’nın görevlendirmesiyle ABD Merkez Komutanlığı (U.S. Central Command-CENTCOM) tarafından yürütülüyor.
Yaklaşık 1,5 yıldır göreve devam eden koalisyonun, bugüne kadar toplam 5,2 milyar dolar civarında (günlük 11 milyon dolar) askeri harcama yaptığı tahmin ediliyor.
AA muhabirinin Pentagon’dan temin ettiği veriler ışığında, 1 December 2015 itibariyle DAEŞ karşıtı koalisyon Irak’ta 5 ben 639, Suriye’de ise 2 ben 934 olmak üzere toplam 8 ben 573 hava saldırısı yapmış durumda; aynı veriler ışığında uluslararası koalisyon ülkelerinin yaklaşık 59 binin üzerinde sorti yaptığı belirtiliyor.
Bu saldırıların dökümü yapıldığında ABD’nin Irak’ta 3 ben 916 ve Suriye’de 2 ben 776 olmak üzere toplam 6 ben 692 saldırı gerçekleştirdiği; koalisyonun geri kalanının ise toplam bin 881 (Irak’ta bin 723 ve Suriye’de 158) saldırı düzenlediği görülüyor.
Pentagon verilerinde, uluslararası koalisyon güçlerinin 13 Kasım’a kadar DAEŞ’e ait olduğu belirtilen 129 tank, 356 yüksek hareket kabiliyetli çok amaçlı araç, 676 depo, 4 ben 517 bina, 4 ben 942 muharebe mevzisi, 260 petrol altyapı tesisi ve 5 ben 195 farklı evsafta yapıyı imha ettiği kaydediliyor.
Doğal Kararlılık Operasyonu çerçevesinde, DAEŞ kontrolündeki petrol altyapı tesislerine yönelik yaklaşık 150 hava saldırısının yapıldığı ve bu saldırılar sonucu 260 civarında tesisin zarar gördüğü veya imha edildiği bilgisi de paylaşılıyor. Buna ilaveten, ayrıca, zijn 1 aylık zaman diliminde petrol kaçakçılığında kullanılan 400 kadar tankerin de vurulduğu belirtiliyor.
– Koalisyonun yapısı ve katılımcı ülkeler
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin daveti üzerine 3 December 2014 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen bakanlar düzeyindeki ilk toplantıya 60 ülke katılmıştı. Bu tarihten sonraki yetkili kurumların basın açıklamalarına bakıldığında genelde “60’tan fazla ülke” ifadesi kullanılıyor. Örneğin Obama, birkaç ay önce Malezya, Nijerya ve Tunus’un da koalisyona katıldığını açıkladığı konuşmasında yine “60’tan fazla ülkenin katıldığını” söyledi.
Bununla birlikte koalisyonda yer alan hangi ülkenin hangi saldırıya katıldığı veya nereyi bombaladığına ilişkin Pentagon dışında resmi bir açıklama mekanizması mevcut değil. Pentagon’un açıklamalarında ise daha ziyade hangi ülkelerin Suriye’de ve hangilerinin Irak’ta hava saldırılarına katıldığına ilişkin ham bilgilere ulaşılabiliyor. Operasyonlara katılan ülkelerden her biri, hangi hedefleri, ne zaman ve nasıl vurduklarına yönelik farklı açıklama yöntemleri kullandıkları ve bazıları hiç kullanmadıkları için birçok teknik detay, ülkelerin kendi uhdelerinde veya ilgili kurumlarda gizli kalıyor.
Ancak koalisyonda kaç ülkenin yer aldığı sorusu kadar hangi ülkelerin Suriye ve Irak’taki DAEŞ karşıtı operasyonlara katıldığı konusu da çok önemli bir nokta olarak gözüküyor.
ABD Savunma Bakanlığı’nın açıklamalarına göre Irak’taki hava saldırılarına katılan ülkeler Avustralya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Ürdün, Hollanda ve İngiltere; Suriye’deki hava saldırılarına katılan ülkeler ise Avustralya, Bahreyn, Kanada, Fransa, Ürdün, Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olarak sıralanıyor. Dolayısıyla hava saldırılarına ABD dışında toplam 13 ülkenin katıldığı bir tablo ortaya çıkıyor.
Bu ülkeler arasında Fransa, Paris’te 13 Kasım’da gerçekleştirilen terör saldırılarının ardından DAEŞ’e karşı hava saldırılarını yoğunlaştırma kararı alırken, İngiltere Parlamentosu ise geçen hafta İngiliz savaş uçaklarının Suriye’deki hava operasyonlarına katılmasına onay veren tezkereyi onayladı. Bu iki ülkenin ardından Almanya da Suriye’ye, askeri keşif gücü uçakları, bir donanma fırkateyni ve bin 200 askerden oluşan bir askeri birliğini gönderme kararı aldı.
Türkiye ise uluslararası koalisyona aktif olarak 28 Ağustos 2015’teki ilk hava saldırılarıyla katıldı. 10 Ekim’de Ankara’daki bombalı terör saldırısının DAEŞ bağlantılı olduğu yönündeki bilgiler ışığında ekim ayının kalanında Türkiye, DAEŞ hedeflerine saldırılarını artırmıştı.
Bu ülkelerin dışında, son aylarda ilgisi Yemen’deki çatışmalara doğru kayan birçok Körfez ülkesinin DAEŞ karşıtı koalisyonda hemen hiç etkinlik göstermediği yönündeki haberler de gündeme gelmeye başladı.
Kasım ayı başında New York Times’ta yer alan habere göre, Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün, dikkatini Yemen’de devam eden çatışmalara vermiş durumda. Aynı şekilde Bahreyn ve Katar’ın da hava saldırılarında etkin bir tablo çizmedikleri ifade ediliyor. Habere göre, Bahreyn son hava saldırısını şubat, BAE mart, Ürdün ağustos ve Suudi Arabistan ise eylül ayında gerçekleştirmiş gözüküyor.
AA
© ınterajans - alle rechten behoren interajans het Nieuws, gebruikt zonder toestemming.
Bekijk volledige bericht op InterAjans.nl