13 December, 2015
SON 10 yıldır giderek Avrupa’dan uzaklaşıp Ortadoğu batağına saplanan bir Türkiye gözlemliyoruz. 2004’te AB’nin kabul ettiği tam üyelik başvurusu ve üyelik müzakerelerinin başlaması ilişkilere yeni bir ivme kazandırmıştı, ama bu uzun sürmedi. AB’de Fransa ve Kıbrıs Rum Kesimi müzakerelerin devamını engelledi; Türkiye ise egemen güçlerin kendisine verdiği rol gereği daha çok Ortadoğu’ya yöneldi.
11 yıl süren zikzaklı ilişkiler
On bir yıl önce, Ekim ayının ilk haftası… Hollanda AB’nin dönem başkanı… Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlayıp başlamaması için Brüksel’de çetin pazarlıklar yapılıyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün uçağı Ankara’da hazır bekliyor. Olumlu karar çıkarsa Gül gece yarısı uçağa atlayıp Brüksel’e gidecek, 15 AB dışişleri bakanı ile ‘aile fotoğrafı’ karesinin içinde yer alacak.
Ve gece yarısına doğru olumlu haber geliyor… Avrupa Komisyonu hazırladığı rapor ve öneri kararında Türkiye ile müzakerelerin 3 Ekim 2005 tarihinde başlamasına yer veriliyor. Avrupa Konseyi 17 Aralık 2004’de Komisyonun bu önerisini oybirliği ile kabul ediyor.
Abdullah Gül’ün uçağı Brüksel’e hareket ederken Türkiye bayram havasına giriyor, insanlar sokaklara dökülüyor… Ekonomik krizden yeni çıkmış Türkiye’de milyonlarca insan Avrupa’ya gitmenin hayallerini kuruyor.
Bugüne kadarki süreç içerisinde toplam 35 fasıldan sadece bir tanesi kapandı, iki fasılla ilgili müzakereler tamamlandı, ancak bu fasıllar resmen kapanmadı. 17 fasılla ilgili müzakereler hâlihazırda dondurulmuş durumda, 14 fasıl açık, ama bu fasıllarla ilgili fiilen müzakere yapılmıyor.
***
İki yıl önce… 2013 yılının son haftaları… AB ile Türkiye arasında bir anlaşmaya imza atılıyor. Geri Kabul Anlaşması…
Ön çalışmaları kamuoyundan saklanır gibi gizlilik içinde yürütüldüğünden kamuoyunda pek tartışılmadı. Anlaşmanın imzalandığı 16 Aralık 2013’te bir kısım medya bu yasanın getirilerini yerlere göklere sığdıramadı; kamuoyuna ‘AB vizeyi kaldırıyor’ diye lanse edildi.
Türkiye’de millet AB vizesi kalkıyor diye az daha sokaklara dökülecekti. Kimse ‘Durup dururken AB niye vizeyi kaldırsın?’ vraagt niet.
Ama biz bu soruyu soralım.
***
Geri Kabul Anlaşmasının imzalanmasından iki yıl sonra… 2015 yılının son haftalarına girilirken Türkiye ile 28 AB ülkesi arasında yeni bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma öncesinde aylarca süren diplomatik pazarlıklar, defalarca en üst düzeyde ziyaretler ve her iki tarafın da pazarlık güçlerini artırmak amacıyla çeşitli manevraları ve uygulamaları oldu.
Gerçi bu süreçte olağan dışı şeyler de oldu, ama bütün bunları böylesine kapsamlı diplomatik satranç oyununda normal karşılamak gerekiyor.
Bu anlaşmanın içeriği ana hatlarıyla şöyle:
- Türkiye’de bulunan mülteci adaylarının yaşam standartlarını yükseltmek ve AB üyesi ülkelere girişlerini önlemek amacıyla Türkiye’ye 3 milyar euro para yardımı yapılması…
- Türkiye’nin AB’ye giriş süreci kapsamında 17. faslın açılması…
- AB üyesi ülkeler tarafından Türk vatandaşlarına uygulanan vize zorunluluğunun bir yıl içerisinde kaldırılması…
- 2013’ün Aralık ayında imzalanan ve 2017 yılında yürürlüğe girmesi öngörülen Geri Kabul Anlaşmasının acilen yürürlüğe konulması…
Anlaşma sağlanan bu maddelerin Türkiye ve Türk yurttaşları adına getirisi ve götürüsü ne olur sorgulamasını yaparak tek tek değerlendirelim.
3 milyar euro
Bu paranın 500 bin eurosu AB bütçesinden karşılanacak; geri kalan miktarı Türkiye tek tek 28 AB üyesi ülkeden talep edecek. Bu paralar doğrudan Türkiye bütçesine aktarılmayacak; AB ve üye ülkeler bu paranın harcanma amacına uygun projelere katkı sağlayacaklar ve projelerin gidişatı ile ilgili düzenli raporlar verilecek.
Devletin giderleri ile ilgili Sayıştay raporlarının bile TBMM’de gündeme alınmadığı Türkiye’de bu AB denetim standartlarına uygun proje ve mali denetimlerinin nasıl yapılacağı doğrusu merak konusu.
Bu verilen üç milyar euro da bir defalığına ve iki yıl içerisinde proje bazında harcanabilecek. Yani bu para her yıl gelmeyecek, oysa Türkiye’deki ve Avrupa’nın geri göndereceği milyonlarca sığınmacı belki yıllarca Türkiye’de kalacaklar.
Bu yardım, barınma ve özellikle çocuklara eğitim olanakları sağlanması ve yetişkinlerin istihdam edilmesi amacıyla kullanılabilecek.
17.faslın açılması
Bu faslın konusu ‘Ekonomik ve Parasal Politikaları’. Genellikle müktesebat ile uyumlu olarak değerlendiriliyor, yani müzakerelerde fazla sorun çıkarmayacak fasıllardan birsi.
AB ile Türkiye arasındaki tam üyelik müzakereleri sürecinde 17. faslın açılması olumlu bir gelişme, ancak bu konu zaten bir yıldır gündemde; yani AB tarafından atılan yeni bir adım değil. AB’ye giriş sürecinde yeni bir ivme kazandırmak için Kıbrıs Rum Kesimi gibi AB üyesi ülkelerin askıya aldıkları fasılların açılmasını pazarlık konusu etmek Türkiye tarafından atılacak daha akıllı bir adım olurdu.
Ancak daha önce açılan fasılların kapatılmasını engelleyen 11 December 2006 tarihli karar bu antlaşmayla ortadan kaldırılacağı için süreçte ilerleme sağlanacak; böylece en az 8 fasıl kapatılabilecek.
Ayrıca önümüzdeki yıl içerisinde Kıbrıs sorunu ile ilgili bir çözüm sağlanırsa, toplam 14 faslın daha önü açılacak.
***
Türkiye ile AB arasında on yılı aşkın süren müzakerelerde ancak tek bir fasıl açıldıktan sonra başarıyla kapatıldı. Ama bu süre zarfında tam 13 ülke müzakereleri başarıyla sonuçlandırıp AB ailesine katıldı.
Gelecek hafta Türk yurttaşlarına uygulanan vize zorunluluğunun kaldırılması için Türkiye’nin önüne konulan şartları da ele aldıktan sonra bir genel değerlendirme yapacağız.
Elektronik posta: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: syavuzt Is
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz
Bekijk volledige bericht op InterAjans.nl