GEÇEN hafta Hollanda’da yaşayan birçok yurttaşımıza memleketten mektup geldi.
Elli yıldır bizi ‘döviz yumurtlayan tavuk’ gibi gören Türkiye hükümetleri bizi hatırlamakta zorluk çekerken, Avrupa’daki 600 bin yurttaşın özel adreslerine geçtiğimiz hafta Başbakan Davutoğlu tarafından bir mektup gönderildi. Daha doğrusu 600 bin kişiye değil, 600 bin adrese gönderilen bir mektup söz konusu.
Anlaşılan, yurtdışında da oy kullanma hakkına sahip olunca ‘döviz yumurtlayan tavuk’tan ‘oy yumurtlayan tavuk’ mevkiine terfi ettik.
Mektubun içeriği ve verdiği seçim vaatleri hiç de önemli değil. Hele bu vaatleri 13 yıldır hükümette olan bir parti yapıyorsa, ’13 yıldır neredeydiniz?’ sorusunu sormak gerekir.
Hollanda’daki birçok insanı kaygılandıran esas sorun, bu adres bilgilerinin Türkiye’deki bir siyasi partinin eline nasıl geçtiği sorusundaki bilinmezlikler. Bu kaygı oldukça ciddidir ve bunun iktidar partisini ya da herhangi bir muhalefet partisini desteklemekle de ilgisi yok.
Sorular…
Böyle, hiç beklemezken posta kutumuzda memleketten bir mektup bulunca şaşırıp kaldık. İktidar partisini destekleyenler mektuptan memnun olduklarını çeşitli zeminlerde ifade ettiler. Muhalefet partilerine yakın olanlar da yaygarayı kopardılar.
Ancak olayın vahameti o kadar büyük ki bunun siyasi bir malzeme olarak kullanılmaması gerekir.
Sayın başbakanımızın propaganda mektubuyla beni onurlandırmadığını öncelikle belirtmeliyim. Yurtdışı seçmen kütüğünde kaydımın olduğunu biliyorum, çünkü daha önceki iki seçimde de gümrüklerde oyumu kullandım.
Bu mektup, toplam üç oy potansiyelinin olduğu benim adresime niye gönderilmedi peki?
Diğer yandan Türk vatandaşlığından yıllar önce çıkmış, dolayısıyla seçme ve seçilme hakkına sahip olmayan bazı Türk kökenli Hollanda vatandaşlarına da mektubun gönderildiğini biliyorum. Öyleyse yurtdışı seçmen kütüğünde kaydı bulunması mümkün olmayan bu insanlara neden bu mektup gönderildi? İsim ve adresler nereden temin edildi?
Mektubun zarfında isim ve adres bilgilerinin hemen üstünde değişik harf ve rakam kombinasyonlarından oluşan adrese özel bir kodlama var. Yani 600 bin adres ile ilgili bilgiler belirli bir kodlama ile bir merkezde toplanmış.
Bu kodlamanın altında başka hangi kişisel veriler mevcut?
Zarflardaki isimlerin yazılışında önemli bir nokta dikkati çekiyor. Türkçe’deki ‘İ’ (0130) harfinin yerine ‘Ẏ’ (1E8E) karakterinin zarflarda basılması da bazı soruları aklımıza getiriyor. Yani isimler ve adresler bir dijital ortamdan başka bir dijital ortama aktarılmış ve bundan kaynaklanan ‘karakter uyuşmazlıkları’ var. Özellikle farklı klavyeler kullanılınca bu karakter uyuşmazlıkları ortaya çıkar. Büyük bir olasılıkla değişik klavye kullanan birden fazla ülke arasında adresler aktarılmış.
Bu karakter uyuşmazlığı, gönderilen adreslerdeki ‘İ’ harfinin zarflarda ‘Ẏ’ ile basılmasında oldukça açık görülüyor. Türkçe klavyede ‘İ’ harfinin geçtiği bir sözcükteki bu harf Avrupa’da kullanılan Amerikan klavyelerinde Word tarafından otomatikman ‘Ẏ’ olarak metinde yer alır.
Daha teknik bir deyimle, Microsoft’ta Türkçe klavyedeki 0130 şifreli karakterin (İ) kullanıldığı metin Amerikan klavyesinin kullanıldığı dijital ortama aktarılınca 1E8E şifreli ‘Ẏ’ karakterine dönüşür.
Bundan da anlaşılan, toplanan adresler Türkçe klavyelerin kullanıldığı bir ortamda kayıt altına alınmış, ama Amerikan klavyesinin kullanıldığı Avrupa ülkelerinde bir dijital ortamda toplanmış ve bu ortamdan zarflardaki adreslerin basımı için komut verilmiş.
Bunun için de zarflarda ‘İ’ karakteri yerine ‘Ẏ’ karakteri basılmış.
Esas soru şu…
Bu kişiye ait bilgiler hangi ülkelerde toplanıp belirli bir merkeze aktarılıyor ve o merkezde kodlanarak, bazı adresler elenerek ya da ilave edilerek 600 bin adrese gönderilebiliyor?
Şüpheler…
Fişlenme, yıllardan beri Türkiye’de tartışılan bir konu olduğundan ister istemez şüpheler oluşuyor. Bu kodlamanın altında başka hangi özel bilgiler mevcut ve bu bilgiler ne şekilde bir siyasi partinin eline geçebilir?
Benim içtiğim sigaranın, bindiğim arabamın markası da var mı o kodlamanın altında? Sahibi olduğum mal-mülk, çocuklarımın hangi okula gittiği, gece hayatımın olup olmadığı, hangi marka bira içtiğim, hangi camide namaz kıldığım, Sünni mi Alevi mi yoksa ateist mi, Türk mü Kürt mü olduğum bilgileri de bu partinin eline geçmiş midir?
Yani mektubun gönderildiği bu 600 bin adreste oturanların isim ve adres bilgileri dışında kişiye ait başka özel bilgiler de bir merkezde toplanmış mıdır?
Bu adresleri iktidar partisine temin eden resmi kuruluş parmak kaldırıp ‘Ben yaptım’ diyerek ortaya çıkıncaya kadar büyükelçiliklerden başkonsolosluklara, Yüksek Seçim Kurulu’ndan Diyanet Vakıflarına kadar devletin önemli birimleri zan altında kalacaklardır.
Her haluklarda devlet ve kurumları yıpratılmış olacaktır.
İktidar Partisi’nin Hamburg’da bulunan Avrupa seçim koordinasyon merkezinin Facebook hesabından ‘600 bin mektup gönderildi’ şeklindeki paylaşımı, adreslerin Türkçe klavye kullanan bir kurum tarafından bu merkeze aktarıldığı sonucunu ortaya çıkarıyor. İktidar partisinin yerel seçim koordinasyon merkezlerinin burada bir parmağının olacağına ihtimal veremiyorum.
Wat, bu adresleri hangi kurum ya da kuruluşlar temin etmiş olabilir?
Bence dört şüpheli kurum var?
– Yüksek Seçim Kurulu (YSK)
– consulaten
– Büyükelçilikler
– Yurtdışı Diyanet vakıfları
YSK’nın Türkçe klavye kullandığı malum. Ama yurtdışındaki konsolosluk, büyükelçilik ve Diyanet vakıflarında da Türkçe klavyeler mi kullanılıyor?
YSK’nin seçmen kütüklerini belirli bir ücret karşılığında siyasi partilere ‘satma’ yetkisinin olduğu Seçim Kanunu’nun 47’nci maddesine göre mümkün.
Ancak YSK seçmen kütükleri ile gönderilen mektupların ‘birebir’ uyuşmadığı da malum. Değilse mektuplar adrese değil, kişiye gelirdi. Ve o mektup yurtdışı seçmen kütüğünde kaydımın olduğu bana da gelirdi, ancak yıllar önce Türk vatandaşlığından çıkarılmış insanlara mektup gönderilmezdi.
Düşünmek bile istemiyorum ama…
İktidar partisinin yurtdışında 600 bin adreste ikamet eden yurttaşları fişledi mi şüphesinden de kendimi alamıyorum.
***
Bu mektubu kim gönderirse göndersin, adresleri kim temin ederse etsin, durum sanıldığından daha da vahim.
En azından durum açıklığa kavuşturulana kadar bu vahamet sürecek.
Kişilere ait özel bilgilerin mahremiyeti Hollanda’da olduğu gibi birçok Avrupa ülkesinde anayasal güvence altına alınmış bir hak. Hollanda makamlarının bu hakkı korumak amacıyla harekete geçmesi olumlu bir adım, ama bu aşamada ‘ikaz etme’ dışında yaptırım güçleri yok.
***
Bugün iktidar partisini destekleyen ve Başbakanın yazdığı mektubu sevinç ve memnuniyetle karşılayanlara da bir çift sözüm var…
Yarın o adresler ve özel bilgileriniz sizin hoşlanmadığınız kurum ve kuruluşların eline geçerse ne yapacaksınız?
Herkesin, bu olayın vahametini kavrayıp ona göre tavır takınması gerekir. Kısa vadeli siyasi tercihlerle bunu siyasi malzeme yapmak eninde sonunda gelir herkese zarar verir.
Elektronik posta: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: syavuzt Is
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz
© ınterajans - alle rechten behoren interajans het Nieuws, gebruikt zonder toestemming.
Bekijk volledige bericht op InterAjans.nl