Yavuz Selamun (Netherlands Agenda): Herkesin görevi

Yavuz Selamun (Netherlands Agenda): Herkesin görevi

4 April, 2015

SELAMUN YAVUZ HERKESIN GOREVIGEÇTİĞİMİZ hafta sonu Hollanda’nın hatırı sayılır gazetelerinden de Volkskrant’ta Gilze-Rijen Belediye Başkanı ile yapılan bir söyleşi yer aldı. Belediye Başkanı Jan Boelhouwer’in açıklamaları talihsizlikten de öte, bir sürü yanlış ve yalan bilgi ve değerlendirmeler içeriyordu.

Hollanda’da kamu asayişini sağlamak için büyük bir sorumluluğu olan bir belediye başkanı neden böyle mesnetsiz açıklamalar yapma gereğini duyar? Niye başkanı olduğu belediyede yaşayan bir grup insanı ‘tu kaka’ ilan eder?

Danışmanları mı ona yanlış ve yalan bilgiler verdiler? Yoksa o danışmanlarına danışmadan kendi kafasına göre Gilze-Rijen’da yaşayan bir grup insanı töhmet altında bıraktı?

Önce birkaç teknik bilgi verelim…

Gilze-Rijen Brabant eyaletinde yaklaşık 50 bin nüfusu olan küçük bir kent. Bu kentte yaklaşık bin Türk kökenli insan yaşıyor; yani nüfusun yüzde 2’si Türk kökenli. Anadolu’nun her bir tarafından Hollanda’ya göçüp gelmiş bu nüfusun Türk kökenli olmaktan başka ortak bir özelliği yok.

Belediye meclisinde tek bir Türk kökenli üye var; o da Hristiyan demokrat CDA’dan Erol Bahtimur. Belediye yönetiminde yerel partiler Kern ‘75 ve Gemeentebelang ile CDA partileri var.

Belediye Başkanı Jan Boelhouwer ise PvdA’dan 2003-2006 and 2008-2010 yılları arasında Temsilciler Meclisi üyeliği yapmış, 2010’da dokuz ay süreyle Gilze-Rijen geçici belediye başkanlığı görevini üstlenmiş ve Ekim 2012’den beri de Gilze-Rijen‘da tam kadro Belediye Başkanı.

Peki, Gilze-Rijen Belediye Başkanı De Volkskrant ile yapılan söyleşide neden böyle bir açıklama gereği duydu?

Bu konuda elbette birçok spekülasyon yapılabilir, ama biz daha gerçekçi bir varsayımdan yola çıkalım…

Bunlardan birincisi Belediye Başkanı Jan Boelhouwer’in bürokrat danışmanlarına danışmadan, kanıtlanması zor ya da mümkün olmayan, kendi varsayımlarına göre değerlendirmelerde bulunması.

Yaklaşık bin Türk’ün yaşadığı kentte, 2 get on 400 Türk’ün yaşadığı yönündeki açıklaması ise bir belediye başkanının yapmaması gereken hatalardan.

Kentteki Türk toplumunda herkesin yasadışı işlerle uğraştığı şeklindeki açıklama ise başlı başına bir toplumu günah keçisi gibi göstermeyi amaçlıyor. ‘Bir toplumda hiç mi iyi insan olmaz’ dedirtecek kadar önyargılı ve spekülatif bir açıklama. Wilders’tan mi etkilendi diyeceğim, ama Wilders bile ırkçı söylemlerinde bu kadar ileri gitmemişti.

Anlaşılıyor ki, başkan Boelhouwer önüne gelen raporlardan etkilenerek sadece Gilze-Rijen’da yaşayan Türkleri değil, ülkede yaşayan yarım milyona yakın Türk’ü de rencide edici açıklamalar yapma gereğini duymuş.

Bir belediye başkanının en önemli görevi, görev yaptığı belediyedeki sosyal yapıyı iyi bilmesidir. Sadece sayısal anlamda değil, toplumdaki sosyal ağ ve ilişkileri öğrenip anlayabilmek için toplumun her kesimiyle temas içinde olması gerekir.

Belediye ve belediye başkanı ile kentteki Türk toplumu arasında kopukluk ve derin uçurumlar olduğu yapılan açıklamada gün ışığı gibi ortaya çıkmış.

Bizim de tamamen içine kapalı bir toplum olduğumuzu, dolayısıyla çevremizdeki toplumun bizi anlamakta zorluk çektiklerinin de altını çizmek gerekir.

Yapılan açıklamanın ne anlama geldiğini daha iyi anlamak için, bu sözlerin hangi kontekst içerisinde söylendiğine de bakmak gerekir. Söyleşinin ana konusu suç çetelerinin kentlerde kamuya ait alanlarda kontrolü ele geçirmesi.

Gilze-Rijen’daki Türklere yönelik suçlamalar da bu konudan hareket edilerek yapılıyor.

Geçtiğimiz Ekim ayında bu konu ile ilgili bir rapor kamuoyu ile paylaşıldı. Rapor, Tilburg Üniversitesinden Prof. Dr. Pieter Tops ve Polis Akademisi’nden Edward van der Torre tarafından hazırlanmış. Bu raporda, Türk suç çetelerinin en güçlü organizeye sahip oldukları belirtiliyor.

Ayrıca…

Uyuşturucu ticareti çetelerinin organize olmaktaki başarılarının altı çiziliyor; organize suç çetelerinin Faslı ve Türklerde kuşaktan kuşağa geçtiğinin su yüzüne çıktığı tespiti yapılıyor.

Bu raporun içeriği ile ilgili haber InterAjans’ta 24 December 2014 tarihinde yayınlandı; arşivlerden bulabilirsiniz.

Önünde bu ve buna benzer birçok rapor bulunan ve kentteki Türk toplumu ile bir teması olmayan Belediye Başkanı Boelhouwer, elbette kentte yaşayan Türk sayısını iki buçuk kat daha fazla görür ve her Türkü de bir kriminal ve suç çetesi üyesi zanneder.

Geçtiğimiz Salı günü Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde Denk Hareketi’nden Kuzu’nun sorusunu yanıtlayan İçişleri Bakanı Plasterk, toplumun her kesiminde kriminal ve yasadışı islerle uğraşan insanlar olduğunu vurgulayarak, Boelhouwer ile aynı görüşte olmadığının altını çizdi.

Ancak…

Plasterk, Belediye Başkanı Jan Boelhouwer’a karşı bir yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı şeklindeki soruyu yanıtsız bıraktı.

İOT’nin sert açıklaması da Hollanda basınında geniş yer buldu.

Belediye Başkanı Boelhouwer önceki gün, her ne kadar açıklamalarından dolayı Gilze-Rijen’da yaşayan Türklerden özür dilese bile, bu açıklamalarının etkisi Gilze-Rijen’da yaşayan Türklerle sınırlı değil. Dilinden çıkardığı zehir bütün Hollanda’ya yayıldı. Bu zehri sadece Gilze-Rijen’da geri yutmakla Hollanda’da yaşayan yarım milyon Türk yurttaşı bu töhmetten kurtulamayacaklar.

Boelhouwer’ın yapabileceği iki şey var…

Ya yöneticilik kariyerinin en büyük hatasını yaptığından dolayı istifa edecek…

Ya da…

Gilze-Rijen ve bu belediyenin bulunduğu Brabant eyaletinde Türk kökenli gençlerin staj yeri ve iş bulmaları için…

Türklerin sosyal yaşama katılımını sağlaması için…

Etnik zihniyetten vazgeçip bir etnik grubu suçlamak yerine, işlenilen suçların bir toplumun değil, bireylerin sorumluluğu olduğunu anlatmak için yöneticilik kariyerinde yeni bir sayfa açacak.

Hollanda’daki yarım milyon Türk yurttaşı töhmet altında bırakıldı.

Belediye Başkanı Boelhouwer’ın sorumluluklarını yerine getirmesi için herkes üzerine düşen görevi yapmak zorunda.

 

 

Electronic mail: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: syavuzt is
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz

© ınterajans - all rights belong interajans the News, used without permission.

View full post on InterAjans.nl