GEÇEN hafta bir yandan Hollanda’da VVD ve PvdA koalisyon hükümetinin düşüp düşmeyeceği spekülasyonları yapılırken, diğer yandan Avrupa’nın güneyinde, binlerce mülteci Akdeniz’in derin ve soğuk sularında ölüm-kalım savaşı veriyordu.
Koalisyonu oluşturan partiler arasında görüş ayrılığının sebebi de aslında mültecilerle ilgili idi; iltica başvuruları kabul edilmeyen kaçak göçmenlere barınma, banyo ve beslenme (bed, bad en brood) verilip verilmemesi konusundaki görüş ayrılığı günlerce süren görüşmeler sonucu bir uzlaşma sağlanarak tatlılığa bağlandı.
Ama sağlanan uzlaşma bir çözümden çok, her iki partinin de koalisyon hükümetini düşürmeyi göze alamadıklarından ‘çözümün ertelenmesi’ niteliğinde bir anlaşmaydı.
***
İlticacı sorunu, dünyada refahın eşit olmadığı, özgürlüklerin kısıtlı ya da hiç olmadığı ve terör kol gezdiği müddetçe her zaman olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Sorun uluslararası boyutlu bir sorundur.
Dünya tarihinde göçler hep olmuştur. İnsanlar, her zaman herhangi bir nedenle evlerini-barklarını terk ederek başka ülkelere, başka diyarlara göç etmişlerdir. Dünya göç tarihine bakacak olursak, göçler hep doğudan batıya, güneyden kuzeye olmuştur. Bir tek Avustralya’ya göç buna istisnadır.
Afrika’dan Avrupa’ya yaşanan mülteci göçü, nitelik itibarıyla diğer göçlerden farklı değil. Bu göçü tetikleyen iki ana faktör var. Birincisi, Afrika’nın ortasında IŞİD ve Boko Haram tarafından estirilen terör. İkinci faktör ise, Kuzey Afrika ülkelerinde ‘Arap Baharı’ndan sonra oluşan otorite boşluğu.
***
Güncel ilticacı sorununu değerlendirirken, ana hatlarıyla iki değişik perspektiften bakmak gerekir. Bunlardan birincisi, ilticacıların perspektifinden bakınca ‘itici nedenler’.
Huzur ve refah içerisinde yaşayan bir insan bulunduğu yeri terk etmek ister mi? İstemez!
Bir gün içinde Akdeniz’in derin sularında can veren bine yakın insan böyle tehlikeli ve sonu ölümle biten bir yolculuğu keyfinden, maceracı olduğundan göze almadı. Birçoğu balıklara yem olan bu insanların her biri kim bilir yaşadığı ülkede ne travmalar geçirdi? Hangi insan tacirlerinin ağına yakalandılar? Onlara ne ümitler verildi? Bu insanlardan bir tanesinin yaşadıklarını öğrenmek bile, Hollanda’da göreceli refah ve özgürlük içerisinde yaşayan bizlerin ufkunun genişlemesini sağlar.
O insanların, canlarından başka kaybedecekleri hiçbir şey kalmamıştır artık. Bu insanların birçoğu Orta Afrika’dan kuzeye doğru tozlu çöllerde haftalarca süren ümitsiz bir yolculuk yaptı. Sonunda bir Kuzey Afrika ülkesinin liman kentine ulaştıklarında bitmekte olan ümitleri yeniden yeşermeye başladı.
Varlarını yoklarını insan tacirlerine kaptırarak, kapasitesinden kat kat daha fazla yolcuyu kamaralarına ve güvertesine tıka basa dolduran gemilere bindiklerinde bir Güney Avrupa ülkesine ulaşabileceklerinden şüpheliydiler. Ama açık sularda geçen bir yük şilebine rasgelme hayali yine ümitlerini yeşertti.
***
Refah, özgürlük, demokrasi, huzur ve asayiş göreceli kavramlardır. Aylar süren yolculuğun sonunda bir Avrupa ülkesine ‘kapağı’ attılarsa, o ülkede zincirin en zayıf halkasına eklenerek, yıllarca sürecek ve belirsizliklerle dolu bir iltica süreci başlayacak onlar için. O ilticacı kampından bu ilticacı kampına, o ülkeden bu ülkeye, hep bir sonraki günün belirsizliklere gebe olduğu bir yaşantı.
Ama bu belirsiz yaşantı birçoğu için, geldikleri ülkelerdeki konumlarından çok daha iyi!
***
Birleşmiş Milletler verilerine göre geçen yıl 220 bin kişi sonunun nerede biteceğini bilmediği bir yolculukla Akdeniz’i geçerek Avrupa yakasına ulaşabildi. Bu rakam büyük gibi görünebilir, ama şu anda dünyada kaçan, göçen, iltica eden 50 milyon insanın küçük bir bölümü.
AB sınırlarını korumakla görevli Frontex ise bu yıl Avrupa’ya yarım milyon ile bir milyon arasında bir ilticacı göçünün olacağının sinyallerini veriyor.
***
Gelelim bu insanlık dramında ‘çekici güç’ Avrupa’nın gündemine.
Şu anda Avrupa’ya ilticacı akınının en ağır yükünü İtalya çekiyor. Çünkü Akdeniz’i geçebilen ilticacıların büyük bir çoğunluğu İtalya’da Avrupa karasına ayak basıyor.
AB içtihatlarına göre mülteciler, AB içerisinde başka ülkelere gitseler bile, iltica süreci Avrupa’ya ilk ayak bastıkları ülkede sonuçlandırılacak. Bundan dolayı da İtalya, büyük bir ilticacı göçmen sorunu ile karşı karşıya.
İtalya’nın da bastırmasıyla ilticacı göçmen sorunu geçen hafta AB’nin de gündemindeydi. AB, 10 maddelik bir plan hazırlayarak ilticacı akınını kontrol altına almayı amaçlıyor. Bu planın başlıca maddeleri, Akdeniz’in açık sularına kurtarma gemileri gönderilecek, insan tacirlerinin dijital ortamda etkinlikleri takip edilerek önlemler alınacak ve bir pilot proje ile 5 bin kişilik bir göçmen grubunun iltica başvuruları, ilk ayak bastıkları AB ülkesi yerine 10 değişik AB ülkesinde işleme alınacak.
***
Peki, bu ‘ilticacı akınının’ AB ülkelerinin sosyo-ekonomik yapısına orta vadede etkisi nasıl olacak?
2014 sonu itibarıyla 507 milyon nüfusa sahip AB, 5 yılda 5 milyon göçmen ilticacı alsa bu toplam nüfusun ancak yüzde 1’ine denk geliyor.
Elbette ilk yıllarda dil ve uyum gibi sorunlar ortaya çıkacak. Bu sorunlar, bazı sosyal ve eğitim yatırımları ile zaman içerisinde aşılabilir. Bu sorunlar aşıldıktan sonra ortaya 5 milyonluk bir işgücü potansiyeli ortaya çıkıyor.
Bu potansiyel AB için önemli!
Neden mi?
AB’de doğum yoluyla nüfus artışı hemen hemen ‘0’ noktasında.
Nüfus giderek yaşlanıyor, dolayısıyla çalışabilecek insan sayısı giderek azalıyor. Giderek yaşlanan nüfusun refah düzeyini korumak ve bakım hizmetleri için genç ve çalışabilen insanlara ihtiyaç duyulacak.
2008’den beri süren ekonomik kriz de artık atlatılmış gibi görünüyor. Önümüzdeki birkaç yılda işsizlere önemli ölçüde istihdam sağlanacak.
***
Önümüzdeki bir beş yıl içerisinde AB bir yandan kendi işsizlerinin istihdamını sağlarken, bir yandan da bu gelen ilticacı göçmenlerin eğitimine ve topluma uyum sağlamasına yatırım yaparak kendi refah düzeyini korumayı amaçlayacak.
AB ülkelerine yeni gelen ilticacı göçmenler ise zincirin en zayıf halkası olarak iş pazarında kendilerine yer bulmaya çalışacaklar. Aynen geldikleri ülkelerin alt tabakasında, çalışabilecekleri bir iş bulma çabasında olan insanlar gibi.
Yani…
Bundan yaklaşık beş yıl sonra AB ülkelerinde toplumun alt tabakasında çetin bir ‘insanlar arası rekabet’ bizi bekliyor.
Electronic mail: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: syavuzt is
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz
© ınterajans - all rights belong interajans the News, used without permission.
View full post on InterAjans.nl