BIKMADAN, usanmadan hep yazıyorum, 'People-oriented' politikalar yürütülmeli diye…
Nasıl olur 'People-oriented' politikalar? Böyle bir vizyon nasıl elle tutulur, gözle görülür hale getirilir?
İsterseniz ‘işsizlik’ sorununu ele alarak bunun bir değerlendirmesini yapalım.
***
İşsizlik, 2008 ekonomik krizinden beri Hollanda’da toplumun kanayan yarası olmaya devam ediyor. Son birkaç yılda ekonomik gelişmede bir toparlanma yaşansa bile inişli çıkışlı bir grafik sürüyor; işsizlik sorununun çözülmesi ise daha epey bir zaman alacak gibi gözüküyor.
Ekonominin gidişatı ve işsizlik ile ilgili birkaç rakam verelim…
Son gelen bilgilere göre ekonomide yüzde 0,5’lik bir gelişme gözetlenirken, enflasyon yüzde ‘0’; hatta AB normlarına göre yüzde 0,6’lık bir ‘deflasyon’ söz konusu. Önümüzdeki aylarda petrol fiyatlarında önemli bir artış beklenmediğinden deflasyonun yıl içinde devam edeceği endişesi var.
Enflasyon değil, deflasyon endişesinden bahsediyoruz. Değişik ekonomik yapısı olan Türkiye ile karşılaştırmayalım…
Türkiye’de enflasyon ekonomi için olumsuz bir gelişme olarak görülür; AB’de ise deflasyon. Avrupa Merkez Bankası deflasyonu önleme amacıyla geçen ay Euro bölgesine 1.140 milyar euroluk bir kaynağın pompalanacağını açıkladı.
Böylece euronun diğer para birimlerine karşı değeri bir miktar azalacak, zincirleme olarak ekonomisi zayıf ülkelere ihracatta pazar payı artırılacak, ihracat ve buna bağlı olarak Euro Bölgesi’nde üretim ve ticaret artacak, ekonomi gelişecek, işsizlik azalacak…
Alınan tedbirler ve öngörüler bunlar… Bakalım önümüzdeki aylarda ve yıllarda bu tedbirlerin etkileri ekonomik gelişmeye ve işsizliğe nasıl yansıyacak?
***
Gelelim Hollanda’daki işsizlik sorununun boyutlarına…
Yıl sonu itibari ile işsizlik oranı Hollanda Merkezi İstatistik Bürosu CBS’in rakamlarına göre toplam çalışabilir nüfus içerisinde yüzde 8,1; işsiz sayısı ise 642 get on.
Batılı olmayan göçmenler arasındaki işsizlik oranı ise yüzde 15,5; bu rakam 25 yaşına kadar olan göçmen gençler arasında ise yüzde 25-30 arasında seyrediyor.
Hepimiz biliyoruz…
Ekonomik krizden en çok etkilenen, yıllarca çalıştıkları işyerleri tarafından çıkış verilen ve işsiz kalanlar Batılı olmayan göçmenler; Türk kökenli göçmenler de buna dâhil. Kalifiye düzeyi düşük Batılı olmayan göçmenler ekonomik krizden en çok ‘nasibini’ aldılar.
***
Makro düzeyde rakamlar ortada; mikro düzeyde ise dramlar yaşanıyor…
Yıllarca çalışıp satın aldığı evinin borcunun büyük bir kısmını ödedikten sonra işsiz kalıp evini satmak zorunda kalan çaresiz insanlar… Her gün gıda bankasına uğrayıp akşam çocuklarına bir tas çorba verebilme çabasında olan dul kadınlar… Kaderlerine küserek yıllarca yaşayıp çalıştıkları bu ülkeyi terk edip Türkiye’ye kesin dönüş yapmak isteyen aileler…
***
Bütün bu dramlar yaşanırken Hollanda’da işsizliğe ve işsizlere nasıl bakılıyor?
Aslında 20 yıl öncesinin siyasi konjonktüründen bakılınca üç ana siyasi akımın (mainstream) kendi perspektiflerinden işsizlik sorununa ve işsizlere yaklaşım göstermesi beklenirdi.
Ancak yaklaşık çeyrek asırdır yeni bir dünya düzeninin içerisinde yaşıyoruz. Hıristiyan demokratlar ‘ruhani tılsımını’ yitirmiş, sosyal demokratlar toplumun refah düzeyini yükselten 'People-oriented' siyasi kazançları koruma amacıyla savunmaya geçmiş.
Meydanı boş bulan neo-liberal akımlar insanlara ve toplumlara kök söktürmeye başlamışlar.
Eski dünya düzeninde sosyal demokratların 'People-oriented' politikaları, yukarıda bahsettiğim işsizlik sonucu mikro düzeyde yaşanan aile dramlarını önlemek için çözümler üretirdi. Bunun en bariz örneği, 1990’lı yıllarda işsizlerin günlük çalışma ritmini korumaları ve istihdam edilmelerine yönelik zamanın Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı Melkert’ın yürürlüğe koyduğu çalışmalar.
***
Peki…
Neo-liberalizm işsizlik sorununa nasıl bakıyor?
Neo-liberalistlere göre işsizler, üretime ve hizmete katkı sağlayabilecek potansiyel emek gücü.
Dolayısıyla…
Neo-liberalistlere göre işsizlere verilen sosyal yardımların bir an önce kısıtlanarak işsizlerin üretime ve hizmete katkı sağlamaları teşvik edilmeli. İşsiz insanlar zor durumdalarmış, sofralarına ekmek götüremiyorlarmış, çocuklarını okutamıyorlarmış… Neo-liberalistlere göre bütün bunlar kendilerini eğitmeyen, geliştirmeyen ve hatta sosyal yardım olanaklarını suiistimal eden insanların kendi suçu!
Sosyal demokratlar ise yeni dünya düzeninde öyle bir pısırıklaştılar ve kendilerini neo-liberalizmin kucağına attılar ki, bakım, refah ve insan odaklı sosyal hizmetler bile ‘ihale’ gibi neo-liberalist metotlarla uygulamaya konuluyor.
Yeni dünya düzeninde neo-liberallerle gönül bağı bulunan Hıristiyan demokratlar ise işsizlik sorununu tribünden seyrediyormuş görünümü veriyorlar.
Daha keskin bir dille söylemek gerekirse…
Hollanda’daki işsizler, neo-liberallere göre devlet kaynaklarını sömüren birer parazit, sosyal demokratlar tarafından neo-liberalistlerin insafına bırakılmış acınacak insanlar…
Hıristiyan demokratlar ise işsizlik sorununu tribünden seyrediyor.
Yani…
Yeni dünya düzeninde Hollanda’daki işsizlerin işi zor.
Electronic mail: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: syavuzt is
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz
© ınterajans - all rights belong interajans the News, used without permission.
View full post on InterAjans.nl