Utrecht’te Kurban Bayramı Namazı Saat Kaçta? Namaz Nasıl Kılınır, Bayramda Neler Yapılır.

Utrecht’te Kurban Bayramı Namazı Saat Kaçta? Namaz Nasıl Kılınır, Bayramda Neler Yapılır.

12 September, 2016

offer2016Utrecht 2016 Kurban bayramı namaz saati: 07:56‘dır

12 Eylül Pazartesi günü Mübarek Kurban Bayramı’nı kutlayacağız, Utrecht için Kurban bayramı namaz saati 07:56‘dır

Kurban Bayramı 1. Gün 12 Eylül Pazartesi
Kurban Bayramı 2. Gün 13 Eylül Salı
Kurban Bayramı 1. Gün 14 Eylül Çarşamba
Kurban Bayramı 1. Gün 15 Eylül Perşembe

BAYRAMDA NE YAPILMALIDIR?

Bayramlar küskün ve dargınlar için bir barışma fırsatıdır. Anne babanın ve alimlerin eli öpülür. Büyükler ziyaret edilir ve bayramlaşma yapılarak hal ve hatır sorulur. Kabir ziyaretleri yapılır. Uzaklarda bulunan akraba, eş ve dostalara gitme imkanı bulunmuyorsa, onları da, günümüzün şartları içinde arayıp, hal ve hatırlarını sormakla bayramlaşma yapılmış olur.

BAYRAM NAMAZI NASIL KILINIR?

Bayram sevinç günü demektir. Topluca kılınan bayram namazları; Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin güzel bir göstergesidir. Bayramlar Müslümanları birbirine yaklaştıran, dargınlıkları ortadan kaldıran, kardeşlik duygularını kuvvetlendiren önemli günlerdir. Bayramlar, Allah’ın mü’min kullarına birer ziyafet günleridir.

Bayram sabahı erkenden kalkmalı, yıkanıp temizlenmeli, en iyi ve temiz elbiseleri giyerek güzel kokular sürünmelidir.

BİRİNCİ REKAT

1) Cemaat düzgün sıralar hâlinde imamın arkasında yer alır ve ‘Niyet ettim Allah rızası için Ramazan Bayramı namazını kılmaya, uydum imama’ diye niyet eder.

2) İmam ‘Allahü Ekber’ deyip ellerini yukarıya kaldırınca¸ cemaat de imamın peşinden ‘Allahü Ekber’ diyerek ellerini yukarıya kaldırıp bağlar.

3) Hem imam¸ hem de cemaat gizlice ‘Sübhâneke’yi okur. Bundan sonra üç kere tekbir alınır.

Birinci Tekbir: İmam yüksek sesle¸ cemaat da onun peşinden gizlice ‘Allahü Ekber’ diyerek (iftitah tekbirinde olduğu gibi) ellerini yukarıya kaldırıp sonra aşağıya salıverirler. Burada kısa bir süre durulur.

İkinci Tekbir: İkinci defa ‘Allahü Ekber’ denilerek eller yukarıya kadırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da birincide olduğu kadar durulur.

Üçüncü Tekbir: Sonra yine ‘Allahü Ekber’ denilerek eller yukarıya kaldırılır ve aşağıya salıverilmeden bağlanır.

4) Bundan sonra imam¸ gizlice ‘Eûzü-Besmele’, açıktan Fatiha ve bir sûre okur. (Cemaat bir şey okumaz, imamı dinler.)

5) Rükû ve secdeler yapılarak ayağa (ikinci rek’ata) kalkılır ve eller bağlanır.

İKİNCİ REKAT

6) İmam gizlice Besmele¸ açıktan da Fatiha ve bir sûre okur. Sûre bitince imam yüksek sesle¸ cemaat da içinden (birinci rek’atta olduğu gibi) üç kere daha tekbir alır¸ üçüncü tekbirden sonra eller bağlanmadan¸ dördüncü tekbir ile rükûa varılır sonra da secdeler yapılarak oturulur.

7) Oturuşta¸ imam ve cemaat¸ ‘Ettehiyyatü¸ Allâhümme salli¸ Allâhümme bârik ve Rabbenâ âtina…’ duasını okuyarak önce sağa¸ sonra sola selâm verip namazı bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur, Hutbe’den sonra Üç defa tekbir getirilir, İmam bu esnada mihrabına geçer.

Kısaca halk arasındaki tabir ile İki salla, bir bağla, Üç salla, bir eğil diye ezberlenir.

Kurban Bayramında Dini Görevlerimiz

Bilindiği gibi senede iki dini bayramımız vardır. Bunlar Ramazan bayramı ile Kurban bayramıdır. Kurban bayramı günlerinde üzerimize vacip olan üç tane dini görevlerimiz vardır. Kısaca bunları belirtmek istiyoruz:

1- Bayram Namazını Kılmak

Hem Ramazan orucu ve hem de Ramazan ve Kurban bayramı namazları Peygamber efendimizin Medine’ye hicretlerinin ikinci senesinde meşru kılınmış ve ilk bayram namazları da o sene içerisinde Peygamber efendimiz ve ashabı tarafından kılınmıştır. Sevgili Peygamberimize Medine hayatı boyunca hizmet etme şerefine nail olan Enes b. Mâlik hazretlerinin rivayetine göre, Efendimiz Medine’ye hicret ettiklerinde Medinelilerin cahiliye döneminden kalma her sene kutladıkları iki bayramları vardı. Bu bayram günlerinde eğlenirler, oynarlar, neşelenirlerdi. Bunların yerine Ramazan ve Kurban bayramı meşrû kılınınca Peygamber Efendimiz: “Allah size o iki gününüzün yerine, onlardan daha hayırlı iki bayram lütfetti. Deze; Ramazan bayramı ile Kurban bayramıdır.” (Ebû Dâvûd, Salât, 239) buyurdu. İşte o tarihten itibaren günümüze kadar İslam âleminde bayram namazları büyük bir cemaatle ve coşku ile kılınmaktadır. Bundan sonra da inşallah kıyamete kadar kılınmaya devam edecektir.

Bayram namazlarını kılmak vaciptir, iki rekâttır, yalnız kılınmaz, cemaatle kılınır. Bayram namazları için ezan okunmaz, kamet getirilmez. Peygamber efendimiz zamanında bayram namazlarında cemaat o kadar çok olurdu ki Mescid-i Nebevî almazdı, onun için dışarıda musallâ/ namazgâh denilen yerde kılınırdı. İşte Anadolu’da ve Balkanlarda birçok yerde bulunan namazgâhlar, Efendimiz’in bu sünnetinin bir devamı mahiyetindedir. Asr-ı saadette bayram namazlarına kadın erkek herkes iştirak ederdi, hatta genç kızlar ve adet gören kadınlar da iştirak ederdi. Ancak adet gören kadınlar namaz kılmazlar, sadece duaya iştirak ederlerdi. (bk. Buhârî, Cumua’, 66) Bayram namazından sonra imam tarafından hutbe okunur. Hutbede genellikle bayramların, sosyal ve dini hayatımızdaki yeri ve önemi, bu mübarek günlerde Müslümanların yapmaları gereken şeyler özlü olarak anlatılır. Burada yeri gelmişken şu hususu da belirtmek istiyorum: Cuma ve bayram namazlarında hutbe okunduğu için bu hutbeyi okuyan kimsenin dine aykırı indî ve bölücü telkînatta bulunması ihtimali düşüncesiyle İmam Azam bu namazların, resmî otorite tarafından atanan hatipler tarafından kıldırılmasını şart koşmuştur.

2- Kurban Kesmek

Kurban bayramı günü ilk yapacağımız şey bayram namazını kılmak, ikinci olarak yapacağımız şey de kurban kesmektir. Peygamber efendimiz böyle yapardı. Ümmetine de böyle yapmalarını emretmiştir. Nitekim sahâbe-i kirâmdan Berâ b. Âzib (r.a.)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Kurban bayramı namazında Peygamber efendimizi hutbe okurken işittim. Şöyle diyordu: Bugün ilk yapacağımız şey bayram namazı kılmak, sonra dönüp kurbanlarımızı kesmektir. Kim böyle yaparsa bizim sünnetimize uygun hareket etmiş olur.” (Buhârî, Cumua, 48) Bayram namazı kılmak zengin fakir her Müslümana vaciptir. Kurban kesmek ise hali vakti yerinde olan Müslümanlara vaciptir. Kurban kesecek olan kimsenin, sabahleyin bayram namazına giderken bir şey yemeyip, kurbanını kestikten sonra onun etinden yemesi sevaptır. Hem bayram namazı kılmak, hem de kurban kesmek aslında dinî birer vecibedir. Ama bu ibadetlerimizin sosyal yönleri de vardır. Şöyle ki:

Yüce dinimiz birlik ve beraberliğe büyük önem vermekte, Müslümanlara; aralarındaki ayrılık ve gayrlıkları gidermelerini emretmektedir. Bayram namazları bu hedefi gerçekleştirmeye yönelik ibadetlerimizden biridir. Zira bayram namazlarında yüzlerce, hatta büyük camilerimizde binlerce insan bir araya geliyor, böylece birlik ve beraberliğimiz en güzel şekilde tatbikî olarak ortaya konulmuş oluyor. Diğer taraftan yüce dinimiz yardımlaşmaya ve dayanışmaya da büyük önem vermektedir. Sevgili Peygamberimiz: “Müslümanların dertlerini kendilerine dert edinmeyen onlardan değildir.” buyurmuştur. Zaten yardımlaşma ve dayanışma olmadan birlik ve beraberlik de olmaz. Kurban kesmenin bir hikmeti de, müslümanlar arasında yardımlaşma ve dayanışmayı
sağlamaktır.

Kurbanın eti genellikle üç bölüme ayrılır. Bir bölümünü kurban kesen evinde çoluk çocuğu ile yer, bir bölümü akraba, tanıdık ve komşulara ikram edilir. Bir bölümü de kurban kesmeyen yoksullara dağıtılır. Böylece kurban kesme imkânı olmayan, hatta sene boyunca et yüzü görmeyen fakirler, yoksullar sevindirilir. Zaten bayramlar sevinç ve neşe günleridir. Dinî duyguları zayıf olan bazı kimseler kan akıtılıyor diye kurban kesmeye karşı çıkıyor. Bir defa Yüce Allah hayvanları ve diğer her şeyi insanların istifade etmesi için yaratmıştır. Onun için hayvanlar, sadece kurban bayramlarında değil, dünyanın her tarafında her zaman kesilip yeniliyor. Aradaki fark şu: Diğer zamanlarda kesilen hayvanların etlerini yiyenler hali vakti yerinde olan zengin kimseler, oysa kurban bayramında kesilen kurbanların etlerini yiyenler genellikle yoksullardır, sene boyu et yüzü görmeyen kimselerdir. Zira kurbanlar etlik olarak kesilmiyor, yoksullara dağıtılmak için kesiliyor. Derisi de hayır kurumlarına veriliyor. Böylece hem Allah’ın rızası kazanılmış olunuyor, hem de toplumun yararına iş yapılmış olunuyor. Zaten dinimizin gayesini de iki esasta toplamak mümkündür. Birincisi Allah’ın rızasını kazanmak, ikincisi de Allah’ın yarattıklarına yararlı olmak.

3- Teşrik Tekbirleri

Kurban bayramı günlerinde yapmamız gereken dinî görevlerimizden biri de teşrik tekbirleridir. Teşrik tekbirleri arefe günü sabah namazından başlayarak, bayramın dördüncü günü ikindi vaktine kadar devam eden 23 vakitte getirilir. Bu günlere eyyâm-ı teşrîk / teşrîk günleri denir. Bu günlerde farz namazlardan sonra teşrik tekbirlerini getirmek vaciptir. Namaz cemaatle kılınır ise yüksek sesle, tek başına kılınır ise içinden getirilir. Bakara sûresinin 203. âyetinde: “Sayılı günlerde Allah’ı anın” buyrulmaktadır. Bir tefsire göre burada geçen “sayılı günler”den maksat, teşrik günleri, yani farz namazlardan sonra tekbir getirdiğimiz günlerdir. Tekbir şöyle getirilir: Allahu ekber Allahu ekber lâ ilâhe illallâhu vallâhuekber Allahu ekber ve lillâhilhamd. Asr-ı saadetten günümüze kadar devam eden bu tekbirlerin metni tâ Hz. İbrahim’e kadar yükselir. Daha sonra bu tekbirler, büyük mûsıkî üstadı merhum Itrî tarafından segah makamında bestelenmiştir. Teşrik tekbirleri bayram ve teşrîk günlerinde camilerimizi süslemekte, milletimizi adeta coşturmaktadır.

Oruç tutmak yasak Bunlar, kurban bayramı günlerinde yapmamız vacip olan hususlardır. Bir de bu günlerde yapmamız yasak olan şeyler vardır: Ramazan bayramının ilk günü ile Kurban bayramının dört gününde oruç tutmak tahrîmen / harama yakın mekruhtur. Nitekim Hz. Ömer, hilafeti döneminde îrâd ettiği bir hutbesinde şöyle demiştir: “Ey insanlar! Rasûlullah (s.a.v.) şu iki bayram gününde oruç tutmamızı yasak etti. Birisi orucumuzu bozduğumuz Ramazan bayramı günü, öbürü de kurban etini yediğimiz Kurban bayramı günleridir.” (Buhârî, Edâhî, 16)

Ve son olarak Kurban bayramı ile ilgili yazımızı aşağıdaki rivayetle noktalamak istiyoruz. Sahabe-i kirâmdan Târık b. Şihâb’dan şöyle rivayet edilmektedir. Yahudilerden biri Hz. Ömer’e geldi ve: "- Ey müminlerin emîri! Sizin kitabınızda bulunan bir âyet var, onu okuyorsunuz. Şayet bu âyet biz yahudilere inseydi, o günü bayram yapardık.” dedi. Hz. Ömer: "- O hangi âyet?” diye sordu. Yahudi: "- Bu gün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı beğendim…” (Mâide, 3) âyetidir, zei. Bunun üzerine Hz. Ömer:

"- Ben o âyetin, Rasûlullah (s.a.v.)’e indiği günü ve yeri biliyorum. Cuma günü Rasûlullah (s.a.v.) Arafat’ta iken indi.” dedi. (Buhârî, İman, 32) Evet, İslam dininin en mütekâmil, en güzel bir din olduğunu, bunun Yüce Allah’ın bizlere bir nimeti olduğunu ve bizim için din olarak İslamı beğendiğini belirten bu âyet, hicretin onuncu yılında Veda haccında Zilhicce’nin dokuzunda bir Cuma günü Arafat’ta inmiştir. Bir rivayete göre Peygamber efendimize inen son âyettir. Peygamber efendimiz bundan sonra 81 veya 82 gün yaşamıştır. Müminler bu âyetin indiği günü takip eden günde zaten bayram yapmaktadırlar.

Bekijk volledige bericht op Haber Utrecht