31 Ocak, 2015
Rotterdam İslam Üniversitesi geçen hafta yine gündemdeydi.
Hıristiyan çoğunluğun oluşturduğu Avrupa’nın göbeğinde göçmen Müslümanlar olarak, İslamiyet’i ve Müslümanlığı yaşadığımız topluma yeterince anlatamamanın ezikliği ve burukluğu içimizde hep vardı. 1997 yılında Rotterdam İslam Üniversitesi (IUR) kurulduğunda rahat bir nefes aldık. Kolay değil, Hıristiyan kültürünün egemen olduğu bir toplumda akademik düzeyde bir kurumun yerleşik akademik sistem içerisinde yer almasını sağlayabilmek. Böyle çalışmalar özen, özveri ve meşakkat ister; bıkmadan, yılmadan ve büyük bir sabırla yürütülmesi gerekir. Bu çalışmaları yapan insanları şükranla anmak da boynumuzun borcudur.
Ancak Rotterdam İslam Üniversitesi geçtiğimiz birkaç yılda bizi maalesef büyük hayâl kırıklıklarına uğrattı. Gerek bu kurumun rektörü, gerekse diğer öğretim görevlileri, mahalle dedikodusu düzeyinde söylemlerde bulunarak bize öğretilen İslamiyet’le ilgili kafamızda soru işaretleri oluşmasına sebep oldular. Hocalarımız ‘yalan söylemeyin, insanların arasına fitne ve fesatlık sokmayın’ derken bize yanlış dini eğitim mi verdiler?
Eğri oturup doğru konuşmalı
15 Kasım 2012 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’nde yayınlanan bir haberde, Rotterdam İslam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanının ‘Tespitlere göre, Hollanda’da farklı sebeplerle ailelerinden alınarak koruyucu ailelerin yanına verilen Türk kökenli çocuk sayısının 6 bin kadar’ olduğunu kaydettiği yer aldı. 2013 Haziran ayında Hollanda’yı bu konu ile ilgili ziyaret eden TBMM İnsan Hakları Komisyonu, kısmen somut bilgilere dayanarak, ailelerinden alınıp koruyucu ailelerin yanına verilen Türk kökenli çocuk sayısının bin civarında olduğunu, konu ile ilgili kamuoyuna açıklanan raporda belirtti. Aynı komisyonun elde ettiği somut verilerine dayanarak bu rakamın ancak 200-250 arasında olabileceğini 31 Ekim 2013 tarihli yazımda açıkladım. Bu konudaki yazımı InterAjans.nl arşivinden bulabilirsiniz. Sayın dekan sözünü ettiği ailelerinden alınan 6 bin Türk kökenli çocuk ile ilgili tespitlerini hangi akademik çalışma sonucu elde etti ve bu tespitleri TBMM İnsan Hakları Komisyonu ile paylaştı mı, ya da neden paylaşmadı? Benim yazımda sözünü ettiğim 250 rakamı ile 6 bin rakamı arasındaki farkı hangi somut tespitlere dayanarak açıklayabilecek?
Hiçbir akademik araştırmaya dayandırılması mümkün olmayan dekanın bu açıklaması, o zamanki Başbakan Erdoğan’ın Mayıs 2013’te Hollanda’ya yaptığı ziyarette Türkiye ile Hollanda arasında diplomatik krize yol açtı.
Akademik sınırlar zorlanıyor
Rotterdam İslam Üniversitesi rektörü ise yaptığı her açıklamayla yeni bir infiale yol açıyor ve akademik sınırları oldukça zorluyor. Bundan bir yıl önce basına yaptığı bir açıklamada ‘Alevilerle kız alıp verilemez, Alevilerin kestiği et yenmez’ diye bir söylemde bulunarak bir grup Müslüman’ı ötekileştirme çabasının baş mimari idi. İslam’a göre bu söylem Allah’a şirk koşmak ve insanlar arasına nifak sokmak değil midir? Kimin Müslüman olup olmadığını şüphesiz Allah sizden ve benden daha iyi bilir.
Başında bulunduğu üniversiteyi yönetmekten çok, gerek Hollanda gerekse Türkiye’nin günlük siyaseti ile de yakından ilgilenmeyi tercih eden IUR rektörünün infiale yol açan söylemlerinden bir kaçını şöyle sıralayabiliriz:
- Türkiye’de 2013 Haziran ayında baş gösteren Gezi Parkı direnişi ile ilgili “…camide bile içki içmeye devam eden Gezi protestocuları…” söylemi. Şimdiye kadar o eylemler sırasında camide içki içildiğine dair hiçbir somut kanıt ne zamanın başbakanı tarafından ne de IUR rektörü tarafından gösterilemedi.
- Rektör, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, “Vatan hainlerine oy vermeyin” çağrısında bulunarak, Hıristiyan demokrat CDA’dan bir adayı desteklediğini açıkladı.
- Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir aday hakkında “Masonların adayı ve başörtüsüne karşı olmakla meşhur, asla güvenmiyoruz” ifadelerini kullandı. “… Bey’in mason olduğuna dair şahsen elimizde belgemiz yok ise de, onun mason olmadığını söylemeyen yok” diyerek bilimsel sınırları zorladı. Bir bilim adamı elinde belgeler olmadan dedikodularla nasıl insanları rencide etme çabasını gösterebilir?
- Rotterdam İslam Üniversitesi’nin adının karıştığı son olaylardan birisi ise bu üniversitede öğrenim gören iki kadın öğrenciye yapıldığı iddia edilen cinsellik içeren sataşmalar. Üniversiteden uzaklaştırılan bu kadın öğrenciler, IUR yönetimi tarafından kendilerine yapılan muameleyi mahkemeye taşıdılar. Taciz iddialarını araştırmayan Rotterdam Mahkemesi, öğrencilerin cinsellik içeren sataşma konusunda şikâyette bulunmalarının üniversiteden atılmaları için neden oluşturamayacağına karar verdi.
- Rotterdam İslam Üniversitesi rektörünün altına imza attığı skandal söylemlerden birisi ise Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili geçtiğimiz 10 Kasım tarihinde basına ve birçok kişiye elektronik posta ile gönderdiği açıklama: “Bir darb-ı mesel var: Çok israflı adama ‘eli deliktir’ denilir. Yani elinde mal durmuyor, akıyor, zayi oluyor, deniliyor. İşte o dehşetli adam bir su olan rakıya müptela olup, onun ile hasta olacak ve kendisi hadsiz israfata gidecek, başkalarını da alıştıracak”.
- Rektör’ün bu yılın başında Türkiye’de kızların evlenme çağı ile ilgili çıkan tartışmalar üzerine yaptığı “… Kararname ayrıca evlenme ehliyeti açısından iki yenilik daha getirmiştir. Birincisi evlenmeye alt sınır olarak 12 ve 9 yaşları konulmuş, velilerin dahi bu yaştan öncekileri evlendiremeyecekleri hükme bağlanmıştır” şeklindeki açıklamasıyla Osmanlı Hukuki Aile Kararnamesini bir yenilik olarak gündeme getirmesi, Cumhuriyet döneminin çağdaş medeni hukukunu hiçe sayması anlamına geliyor. 100 yıl öncesinin Osmanlı Hukuki Aile Kararnamesine göre kızlar için 9 yaşını evlenme alt sınırı olarak ‘yenilik’ diye gündeme getirmesi ise işin cabası. Medeni kanun ile ilgili en son yenilikler Cumhuriyet Türkiye’sinde yapılmadı mı?
Bu açıklamalar herhangi bir vatandaş ya da bir siyasetçi tarafından yapılsa bu anlayışla karşılanabilir. Ancak bir bilim adamının elinde belge olmadan, başında bulunduğu üniversitenin çalışmaları ile hiç alâkası olmayan konularda gelişigüzel açıklamalarda bulunması akademik sınırları oldukça zorluyor.
Sayın rektörün bütün bu açıklamalarındaki püf noktası ise, bu konuların Türkiye’deki sığ siyasi ve dini tartışmalarla ilgili olması. Halbuki Hollanda toplumunda eşit haklara sahip olma çabası sarf eden Müslüman toplumun beklentisi, burada, yaşadığımız toplumda akademik düzeyde İslamiyet’le ilgili tartışmalarda Müslümanlara ışık tutması.
Örneğin son haftalarda Avrupa’da yaşanan Charlie Hebdo saldırısı sonrası, Kuran-ı Kerim’de peygamberlerin ve insanların yüz hatlarını ya da resimlerini çizme yasağı ile ilgili ayetlerden yola çıkarak bir açıklama yapılması hepimizi rahatlatırdı. Bu konuda herhangi bir açıklamanın yapılmaması, bu krizin ortasında Avrupa’nın göbeğinde yaşayan Müslüman toplumu yalnız bıraktı.
Temsilciler Meclisi’ndeki soru önergeleri
Hollanda Eğitim Bakanı Jet Bussemaker yukarıda sıraladığımız söylemlerin bir kısmı ile ilgili verilen soru önergelerini geçen hafta içerisinde Temsilciler Meclisi’ne gönderdiği 22 Ocak 2015 tarihli iki ayrı mektupla yanıtladı. Rotterdam İslam Üniversitesi yönetimine olan güveninin sarsıldığını belirten Bussemaker, bir dizi önlem paketini de açıkladı. Rotterdam İslam Üniversitesi’nin adının karıştığı hadiselerden ve bu eğitim kurumunun yönetim kültüründen rahatsızlık duyduğunu belirten Bussemaker özetle şu önlemleri sıraladı:
- Rotterdam İslam Üniversitesi’nin gelir kaynakları incelenecek.
- Akreditasyon kurumu NVAO, IUR tarafından verilen eğitimi sıkı teftiş altına alacak.
- Yasal bir düzenlemeyle, devletten maddi yardım almayan eğitim kurumlarının da ‘Toplumsal Sorumluluk Bilinci’ ile hareket etmesi sağlanacak.
- Öğrencilerin eğitimlerini güvenli bir ortamda sürdürüp sürdüremedikleri akreditasyon kurumu NVAO tarafından değerlendirilerek, kısa vadede olumlu değişikliklerin mümkün olup olamayacağına bakılacak.
Daha önce yapılan anlaşmalarda ‘toplumda infial yaratacak söylemlerden uzak durulması’ maddesinin IUR rektörü tarafından çiğnendiğini belirten Bussemaker, IUR yönetimi ile yapılan görüşmelerde yurt dışından maddi yardımın kabul edilmemesi konusunda titizlik gösterilmesinin istendiğini belirtti.
IUR rektörü her ne kadar ‘İddialar asılsız ve yalandır’ dese de Eğitim Bakanı Bussemaker’ın Temsilciler Meclisi’ndeki soru önergelerine yazılı yanıtı hiç de olumlu değil.
Rotterdam İslam Üniversitesi yönetici ve eğitim kadrosuna mensup görevlilerin akademik seviyeyle bağdaştırılması mümkün olmayan, İslami ahlâka sığmayan ve bilimsel dayanaktan yoksun açıklamaları, bu eğitim kurumunun yönetim ve eğitim kalitesinin düzeyi konusunda soruları da beraberinde getiriyor.
Hollanda’da yaşayan bir milyonu aşkın Müslüman günlük yaşamında bu eğitim kurumunun yönetim ve eğitim kadrosunun söylem ve eylemlerinden bir şekilde etkileniyor. Öyleyse Rotterdam İslam Üniversitesi’nin yönetim ve eğitim kalitesinin yükseltilmesini istemek en doğal hakkımız değil mi?
Elektronik posta: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: @SYavuzTR
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz
© InterAjans – Haberlerin tüm hakları İnterAjans’a aittir, izinsiz kullanılamaz.
View full post on InterAjans.nl