GEÇEN haftaki yazımda ‘Hedeftekiler’ sıralamasını yaparken, ilk sıraya Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerini koymuştum. Bu hafta gelenekçilerin nasıl Atatürk’ü ve Cumhuriyet Devrimlerini hedef aldıklarını irdeleyelim.
Atatürk’ün 20. yüzyılın en büyük askeri dehası olduğu bütün dünyanın kabul ettiği bir gerçek. Hatta Türkiye’de yaptığı Cumhuriyet devrimlerinden dolayı Atatürk’ü sevmeyen gelenekçiler, onun askeri dehasına ve kazandığı zaferlere vurgu yapmak için, ona Mustafa Kemal Atatürk demezler, Mustafa Kemal Paşa diye anarlar; yani askeri başarılarını pek hedef almazlar.
Bu da gösteriyor ki Atatürk’ü hedef alan gelenekçiler, aslında Cumhuriyet Devrimlerini hedef alıyorlar. Cumhuriyet Devrimleri birçok yeniliği beraberinde getirdiği için, gelenekçilerin buna karşı çıkması kendi içerisinde mantıklı bir davranış.
Ancak…
Gerek Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki isyanlarda, gerekse son 10-15 yıllık dönemde Atatürk ve Cumhuriyet Devrimlerine yapılan sistematik saldırılarda dış güçlerin planlı şekilde Türkiye içerisindeki gelenekçileri kışkırtmaları ve tarihi olayları manipüle etmelerinin hiçbir mantıklı açıklaması olamaz.
Çünkü 1923 – 1938 arasında yapılan Cumhuriyet ve Aydınlanma devrimleri 90 yıldan uzun bir süredir Anadolu coğrafyasının göreceli olarak emperyalist güçlerden bağımsız kalmasını sağlamıştır.
TRUVA ATLARI
Cumhuriyetin ilk yıllarında İngiliz, 1945’ten sonra ABD odaklı emperyalist güçler, doğrudan olmasa da dolaylı olarak Sevr haritasını gerçekleştirmek için günün konjonktürüne uygun plan ve projeler ürettiler. Bu plan ve projelerinde de zaman zaman ülkedeki gelenekçileri bir ‘Truva Atı’ gibi kullanma başarısını gösterdiler.
Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki ‘Truva Atları’, Şeyh Sait ve İskilipli Atıf gibi isimlerdi. Şeyh Sait İngiliz ajanı olarak başlattığı isyanlardan dolayı idama mahkum edildi.
Şu günlerde ise İskilipli Atıf ile ilgili Şapka Devrimi’ne karşı çıktığı için idama mahkum edildiği yönünde yalan ve yanlış bilgiler içeren kitapçıklar el altından piyasaya sürülüyor.
Oysa…
İskilipli Atıf şapka takmadığı için veya Şapka Devrimi’ne karşı kitap yazdığı için asılmadı.
Bu suçları işlediği iddiasıyla çıkarıldığı Giresun mahkemesinde beraat etti. İskilipli Atıf’ın asılma sebebi, Kurtuluş Savaşı yıllarında başkanı olduğu cemiyet ‘ihanet bildirileri’ yayınladığı ve İngiliz ajanı olduğu tespit edildiği için ve dini istismar ederek halkı kin ve düşmanlığa yönelttiği için o zamanki yasalara göre ‘vatana ihanet’ suçudur.
Bunlar, Cumhuriyetin ilk yıllarında emperyalist güçlerin kullandığı Truva Atları.
AYDINLANMA DEVRİMLERİ
1938’de Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhuriyet devrimleri sona erdi; bu dönemde yapılan tek yenilik Atatürk’ün ‘Köylüler bu milletin efendisidir’ ilkesi doğrultusunda açılan ‘Köy Enstitüleri’ idi.
Ama 1938’den sonra Cumhuriyet ilkeleri ve Aydınlanma Devrimleri adına birçok yanlışların yapıldığını da kabul etmek gerekir.
Bu yanlışların başında 1941’de Arapça ezan okuyanlara 3 ay hapis cezası ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezasının verilmesi gelir.
Elbette Kuran-ı Kerim’in daha iyi anlaşılması için Türkçe’ye tefsir edilmesi oldukça yerinde bir çalışıma idi. Ancak her Müslümanın anlamını bildiği, ibadete bir çağrı olan ezanın zorunlu olarak Türkçe okutulmasını Aydınlanma Devrimi olarak kabul etmek mümkün değil. Aydınlanmadaki gaye, her şeyin Türkçeleştirilmesi değil, halkın okuduğu duayı, yaptığı ibadeti anlayabilmesidir.
Nitekim Atatürk laiklik kavramının açıklamasını yaparken şöyle demiştir:
“Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Türkiye’de, bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna müsaade edilmez. Artık samimi mutekitler, derin iman sahipleri, hürriyetin icaplarını öğren.” (1930, kaynak: Sinan Meydan)
Ancak burada bir nüans var…
Günümüz gelenekçileri, 1938’den sonraki bu ve buna benzer yanlış uygulamaların altında da Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası olduğu manipülasyonunu yapıyorlar. Hatta Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yapılan yanlışların hepsini Mustafa Kemal Atatürk’ün suçu imiş gibi gösterme çabaları var.
Bırakın bu manipülasyonları ve iftiraları… Mustafa Kemal Atatürk’ü 1938’e kadar yapılan uygulamalarla yargılayın!
Bu dönemle ilgili diğer bir yaygın ama yanlış bilgi de Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun… Kamuoyunda Atatürk’ü Koruma Kanunu olarak anılan uygulama, 31 Temmuz 1951’de Menderes hükümeti döneminde yürürlüğe girdi. Ama gelenekçiler bu kanunu tek partili dönemde çıkartılmış bir kanun gibi lanse etmekte hiçbir sakınca görmezler.
‘PROPAGANDA MAKİNESİ’NİN DAĞARCIĞINDA NELER VAR?
Gelenekçilerin Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri başarılarını hedef almadığını yazımızın başında belirttik. İskilipli Atıf ise şapka takmadığı için veya Şapka Devrimi’ne karşı kitap yazdığı için asılmadı. Bu suçları işlediği iddiasiyla çıkarıldığı Giresun mahkemesinde beraat etti. İskilipli Atif’ın asılma sebebi, Kurtuluş Savaşı yıllarında başkanı olduğu cemiyet ‘ihanet bildirileri’ yayınladığı ve İngiliz ajanı olduğu tesbit edildiği için ve dini istismar ederek halkı kin ve düşmanlığa yönelttiği için o zamanki yasalara göre ‘vatana ihanet’ suçudur. İskilipli Atıf ise şapka takmadığı için veya Şapka Devrimi’ne karşı kitap yazdığı için asılmadı. Bu suçları işlediği iddiasiyla çıkarıldığı Giresun mahkemesinde beraat etti. İskilipli Atif’ın asılma sebebi, Kurtuluş Savaşı yıllarında başkanı olduğu cemiyet ‘ihanet bildirileri’ yayınladığı ve İngiliz ajanı olduğu tesbit edildiği için ve dini istismar ederek halkı kin ve düşmanlığa yönelttiği için o zamanki yasalara göre ‘vatana ihanet’ suçudur.Gelenekçilerin Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri başarılarını hedef almadığını yazımızın başında belirttik.
Ama… Bunun bir de ‘ama’sı var!
Neden?
Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’e, Aydınlanma Devrimlerine ve Cumhuriyet’e karşı yalan ve iftiralarda hızını alamayan gelenekçilerin ‘propaganda makinesi’, artık bundan sonra Atatürk’ün askeri başarılarını ve Cumhuriyet’i de hedef alacak.
Bir askeri deha olan Atatürk’ü Türk tarihinden silmek için Kurtuluş Savaşını bile inkar edecekler. Ortaya şu yalanları atacaklar:
Bunlardan birincisi İstiklal şairi ve İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy ‘kötü adam’ ilan edilecek. Çünkü Mehmet Akif Ersoy Cumhuriyet devrimlerine ve Atatürk’e bağlı bir Müslüman aydındır. Mehmet Akif Ersoy’u karalayarak İstiklal Marşı yerine yeni bir milli marş yazılması teklifi getirilmesi bile gündeme gelecek.
‘Birinci ve ikinci İnönü savaşları aslında olmamıştır; bu savaşların yapıldığı ve zaferlerin kazanıldığı, Albay İsmet Paşayı generalliğe terfi ettirmek, 2. Adam konumuna getirmek için uyduruldu’ şeklinde bir yalan ortaya atacaklar.
Yine ayni şekilde, Sakarya Meydan muharebesi ve zaferi olmamıştır, bu ‘Atatürk’e Mareşal rütbesi verilmesi için uyduruldu’ diye bir yalan ortaya atacaklar.
Ama ortaya atacakları en vahim yalan, ‘Kurtuluş Savaşının aslında hiç yapılmadığı, tarihte Kurtuluş Savaşı diye geçen olayların Ege’deki Rum köylerinde çıkarılan isyanları bastırmaktan ibaret olduğu’ şeklinde bir iddia olacak.
ÇANAKKALE
Neden böyle öngörülerimiz var?
Çünkü ‘Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir’.
Bu yıl Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) tarafından Hollanda’nın çeşitli cami dernekleri tarafından düzenlenen Çanakkale Zaferinin 100. Yıl anma törenlerinde Mustafa Kemal’in adı bile anılmadı. Çanakkale deniz ve kara muharebelerinde kazanılan her zaferin altında Yarbay (daha sonra Albay) Mustafa Kemal’in komutasındaki orduların imzası varken, sistematik bir şekilde Atatürk’ün adı Çanakkale’de sanki hiç yokmuş gibi anılmadı bile.
Sanki Atatürk orada hiç olmadı, kazanılan zaferleri Alman komutan Liman von Sanders, Gelibolu’da türeyen ‘Yeşil Donlular’la işbirliği yaparak kazandı!
NEDEN?
Neden Mustafa Kemal Atatürk, Aydınlanma Devrimleri ve Cumhuriyet hedef alınıyor ve niye bu insafsız saldırılar yapılıyor ve yapılmak isteniyor?
Bu sorunun yanıtını bulmak için, konunun uluslararası boyutunu da ele alarak bir sonraki yazımızda ele alalım.
Elektronik posta: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: @SYavuzTR
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz
© InterAjans – Haberlerin tüm hakları İnterAjans’a aittir, izinsiz kullanılamaz.
View full post on InterAjans.nl