Geçen hafta içinde Amsterdam ve Den Haag belediye yönetimlerini oluşturacak koalisyonların da açıklanmasıyla, birkaç belediye dışında önümüzdeki dört yıl yerel yönetimlerde yer alacak kadrolar belli oldu.
19 Mart yerel seçimlerinde Amsterdam, Den Haag ve Utrecht gibi büyük kentlerin yanı sıra birçok orta büyüklükteki belediyede de başarılı sonuçlar alan D66’nın, özellikle üç büyük kentte PvdA’yı sollayarak en büyük parti konumuna gelmesi bu partiyi seçimlerin galibi yapmıştı.
Yerel yönetimlerde söz sahibi olabilmek için seçimleri kazanmak ilk aşama. İkinci aşamada ise yapılacak koalisyon pazarlıkları sonucunda birkaç ‘encümen sandalyesi’ ile yerel yönetim koalisyonlarında yer alabilmek.
D66 şu anda oluşan yerel yönetim tablosuna göre en büyük 20 belediyenin 18’inde bir ya da daha fazla encümen sandalyesi ile yer almayı başarmış durumda. İlk 20’nin dışında da birçok belediyede yönetime girmeyi başaran D66’nın seçimlerdeki oy kazancını yerel yönetimlerde ‘encümen sandalyesi’ kazancına çevirmesi en çok PvdA’yı etkilemiş gibi görünüyor. Başkent Amsterdam’da PvdA 2. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez yerel yönetimde yer alamayacak. Ortaya çıkan tabloya göre yerel seçimlerin galibi D66 en büyük darbeyi PvdA’ya vurmuş gibi görünüyor.
Bu tablonun gösterdiği diğer bir gerçek de D66’nın özellikle Hollanda’nın Protestan gelenekçi kuzey bölgeleri ile Katolik gelenekçi güney bölgeleri dışındaki bölgelerde yerel yönetim kadrolarına girme konusunda oldukça başarılı olduğu. Gelderland, Overijssel, Utrecht ile Güney Hollanda bölgelerini kapsayan doğuda Almanya sınırından batıda da Den Haag’a kadar olan bantta D66 hemen hemen her belediyenin yönetiminde yer alıyor.
D66’nın bir seçim galibiyeti sonrası bir başka partiyi yönetim dışına itmesi ilk kez olmuyor. Daha önce de 1994 ve 1998 genel seçimlerinde başarıyla çıkan D66, Wim Kok hükümetleri döneminde CDA’yı 1918’den beri ilk kez ülke yönetimi dışına itmişti.
Kurulduğu 1966’dan beri siyasetteki başarısı hep konjonktürel gibi görünen D66’nın ülke yönetiminde bu kadar etkili olduğu ilk kez görülüyor. D66, bir yandan nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yerel yönetimlerde yer alıyor, diğer yandan Senato’da çoğunluğu bulunmayan VVD-PvdA hükümetini dışardan destekleyerek hükümetin aldığı kararlarda hatırı sayılır şekilde etkili oluyor.
Bir de buna D66’nın şu andaki bazı kamuoyu yoklamalarından 1’inci parti olarak çıktığını eklersek, önümüzdeki birkaç yıl içinde üç ana akım partisi VVD, PvdA ve CDA dışında bir partiden bir Hollanda başbakanı çıkacağı varsayımı kuvvet kazanıyor.
Geçen hafta Ipsos tarafından yapılan araştırmada Pechtold, 5,6 puan ile meclis grup başkanları arasında başbakanlık görevine en uygun kişi olarak belirlendi. Alexander Pechtol, kendi partisinin yanı sıra VVD ve PvdA’lı seçmenler tarafından da desteklenmesi acaba tesadüf mü?
Gerek Hollandalılar arasında, gerekse ırkçı PVV’ye Temsilciler Meclisi içerisinde verdiği mücadeleden dolayı göçmenler arasında da popülaritesi giderek artan D66 lideri Alexander Pechtold bir sonraki dönemde başbakanlık koltuğuna oturabilir mi? Bütün bu veri ve analizlerden sonra ‘Neden olmasın?’ sorusunu ciddi şekilde değerlendirmek gerekir.
syavuz@kpnmail.nl
© InterAjans – Haberlerin tüm hakları İnterAjans’a aittir, izinsiz kullanılamaz.
View full post on InterAjans.nl