Selamün Yavuz (Hollanda Gündemi) ‘Denk’in düşünceği daha çok konu var

Selamün Yavuz (Hollanda Gündemi) ‘Denk’in düşünceği daha çok konu var

21 Şubat, 2015

SELAMUN YAVUZ DENK'IN DUSUNECEGI DAHA COK KONU VARTUNAHAN Kuzu ve Selçuk Öztürk PvdA Meclis Grubu ile yollarını ayırdıktan hemen sonra yeni bir ‘hareket’ oluşturacaklarını açıklamışlardı. Yaklaşık iki hafta önce yaptıkları bir basın toplantısında da yeni siyasi oluşumun adının ‘Denk’ olduğunu ve bu oluşumun programını ana hatlarıyla açıkladılar.

Kendilerini bu köşeden tebrik edip ‘yeni vatanımıza ve millete hayırlı olsun’ diyelim.

Ancaak…

Bu oluşumun genel bir değerlendirmesini yapmak, programlarının iyi bulduğumuz taraflarını, olumsuz bulduğumuz yönlerini sizlerle paylaşmak da bizim görevimiz.

Anlaşılan o ki Kuzu ve Öztürk geçtiğimiz haftalarda ve aylarda önce kendilerine yakın insanlardan oluşan bir kadro kurmuşlar, sonra da zamanlarının büyük bir bölümünü ‘beyin fırtınası’ yaparak geçirmişler. Partilerinden ayrıldıktan sonra yeni bir oluşum ya da hareket başlatmak isteyen siyasetçilerin ilk yapacakları iş de zaten bu.

Bu beyin fırtınalarının başında mı, sonunda mı bilemem ama bu harekete iyi, ama görünüşe göre çok düşünülmemiş bir isim bulmuşlar: Denk.

Bence harika bir isim; hem Türkçe anlamı ile eşitliği ifade eden, hem de Hollandaca anlamı ile insanları düşünmeye teşvik eden harika bir buluş. Kuzu ve Öztürk’ün, ekibi ile bir beyin fırtınası sırasında siyasi hareketlerine bu ismi düşündükten sonra ‘Eureka!’ çığlıkları attıklarını duyar gibi oluyorum.

Ama gel gelelim ki kazın ayağı hiç de öyle değil!

Neden mi?

Bu isim lanse edildikten bir kaç saat sonra ilk sorun ortaya çıktı;Friesland bölgesinde Ruh Sağlığı Hizmetleri veren bir kurum, bu ismin telif haklarının kendilerinde olduğunu belirterek ismin değiştirilmesini istediler. Üstelik isim benzerliğinin dışında hem kullanılan renklerde, hem de amblemin görsel tasarımında büyük benzerlikler var. Bildiğim kadarıyla aynı isim altında Rotterdam’da sigorta hizmetleri veren bir başka (Türk) kuruluşu da var.

Anlaşılan ‘Denk’ siyasi hareketi fazla uzun ömürlü olmayacak.

Yani…

Kuzu ve Öztürk’ün kadrosu isim konusunda iyi düşünmüş, ama uzun düşünmemiş. Beş dakika vakitlerini ayırıp herhangi bir internet arama motorundan bir tarama yapsalar bu hata yapılmaz idi.

Profesyonel bir çalışma ile amatör bir çalışma arasındaki farkı ‘zaman’ ölçüsüyle bazen ‘beş dakika’ diye ifade etmenin en iyi örneğini verdiler!

Olsun, birkaç hafta sonra başka bir isim bulunur: what’s in a name!

Sadede gelelim ve ‘Denk’ siyasi oluşumunun basına yansıyan programındaki önceliklerine bir göz atalım. Nihayetinde içerik isimden daha önemli!

Kuzu ve Öztürk basına yaptığı açıklamalarda ‘allochtoon’ (yabancı) sözcüğünün kullanılmamasını ve ‘integratie’ (uyum) politikalarının sona erdirilmesini istediklerini söylediler. Ben şahsen bu görüşlerin altına gözüm kapalı imza atarım.

Niye?

‘Allochtoon’ sözcüğü ilk olarak 1961 yılından itibaren Hollanda’nın meşhur Van Dale sözlüğünde ‘dışardan gelen’ anlamında jeolojik bir terim olarak yer almış. Kökeni Yunanca ‘allos’ (diğer, başka) ve ‘chtoon’ (ülke) sözcüklerinin birleşiminden türetilmiş. 19. Yüzyılda yine jeolojik bir terim olarak kullanılan ‘autochtoon’ (yerli) sözcüğünün tam tersi olarak kullanılmaya başlanmış; yani yerli ve yabancı anlamında.

Günümüzde bu sözcüklerin kullanımı Hollanda toplumunda birlikte yaşama, gam ve kederde aynı değerleri paylaşma yerine, toplum içerisindeki farklılıkların öne çıkarılması ve toplumsal ayrışmayı nitelendirme anlamında kullanılıyor.

Burada doğup büyüyen yeni kuşaklara ‘allochtoon’ sıfatının verilmesinin özünde, burada doğup büyüseler bile insanlar arasındaki etnik farklılıkları vurgulama çabası var.

Denk’in uyum politikalarının kaldırılmasını istemesi için de buna benzer argümanlar geçerli. 50 yıllık göçmenlik serüveni olan, 3-4 kuşaktır burada yaşayan göçmenler için halâ uyum politikalarının olması, göçmenleri stigma ve kategorize etmekten başka bir işe yaramıyor.

Ama, bu siyasi duruşun bir de ‘ama’sı var!

Uyum politikalarının sona erdirilmesi konusunda tutarlı bir politika izlenecekse, bu, sadece göçmen olduklarından dolayı ya da göçmenlere özel hizmet verdiklerinden dolayı sübvansiyon alan birçok kurum ve kuruluşun gelir kaynaklarının kesilmesi anlamına da gelir. Denk’e destek veren tabanda da böyle birçok kurum ve kuruluş var.

Hollandalıların deyimiyle ‘A deyince B demek de gerekir’! Uyum politikalarının kaldırılmasını istiyorlarsa, göçmenlerin kurum ve kuruluşlarına verilen maddi desteğin de kaldırılmasını istediklerini daha açık ifadelerle belirtmeleri gerekir.

Gelelim Denk’in açıklamalarındaki diğer ana başlıklara…

Dilerseniz bunları alt alta sıralayıp bir genel değerlendirme yapalım:

  • Filistin Devletinin tanınması
  • Irkçı ve ayırımcı söylem ve eylemlerde bulunanların kayıt altına alınarak kamu hizmetinde çalışmalarına engel olunması
  • Her belediyenin sınırları içerisinde bir göçmen işçi anıtının dikilmesi
  • Eğitimde ‘göçmenlik tarihi’ mecburi ders yapılmalı
  • PvdA (İşçi Partisi) salonu ‘sömürgecilik’ müzesi olarak değiştirilmeli
  • Halk da Temsilciler Meclisi’ndeki tartışmalarda soru sorma hakkına sahip olmalı
  • Denk’in kendi tabanına seçim programına katkıda bulunma fırsatının verilmesi

Bu konular genelde Hollanda’daki göçmen ve Müslüman toplumun kulağına hoş gelecek şeyler. Denk, bu konuları öncelikli olarak dile getirmekle kendini göçmen ve Müslüman kalıbın içine alıyor ve bu kalıbın dışına çıkarak daha geniş kitlelere hitap etmede kendini sınırlıyor.

Bir parantez açalım…

Denk, yaptığı açıklamada Groningen bölgesinde doğalgaz çıkarılmasının teşvik edilip, bu bölgede baş gösteren küçük ölçekli depremlerden zarar görenlerin başka bölgelere taşınmasını öneriyor. Bunun ekonomik anlamda artı ve eksisinin hesabının yapılmadığının yanı sıra, bu ‘zoraki göç’ önerisinin sosyal boyutu kesinlikle düşünülmemiş.

Dememiz o ki…

Bu söylemle daha geniş kitlelere hitap etmek için bir açılım tasarlanmış, ama bu konuda işin sosyal boyutuna gelince bir tökezleme söz konusu.

Denk’in açıklamalarındaki “Hollanda’daki katılaşmayı önlemek isteyen, eski, hoşgörülü Hollanda’yı arzulayan herkese kapımız açıktır” sözü de nostalji yapmaktan ileriye gitmiyor. Bunun bir diğer anlamı, Hollanda toplumundaki dinamikleri iyi kavrayamamak gerçeğini ortaya seriyor. ‘Eski, hoşgörülü Hollanda’, biz kabul edemesek bile bir daha hiç geri gelmeyecek.

Yayınlanan manifestoda diğer başka söylemlere de yer verilmiş; ancak bu söylemlerde somut öneriler olmadığından bunları değerlendirmeye almıyorum.

Hiç kendi kendilerine sormadılar mı?

Bu ülkenin ekonomisi nasıl düzelecek?

Eğitim seviyesinin nasıl yükseltilmesi gerekir?

Savunma politikasının temelini neler oluşturmalı?

AB ile ilişkilerde belirleyici unsurlar nedir?

Çevre kirliliğinin önlenmesi ile ilgili vizyon nedir?

İşsizliği azaltmak için ne gibi politikalar yürütülmeli?

Denk’in manifestosunda bu sorulara yanıtlar bulmamız mümkün değil.

Yaklaşık üç ay önceki bir yazıma ‘Kuzu ve Öztürk’ün düşünecekleri daha çok konu var’ başlığını atmıştım.

Eğer ‘Denk’ –yeni bir isim altında- üstlendiği siyasi misyonunu sürdürmek ve etnik Müslüman grupların dışında daha geniş kitlelere hitap etmek istiyorsa üzerinde düşünmesi gereken daha birçok konu var.

 

 

 

Elektronik posta: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: @SYavuzTR
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz

© InterAjans – Haberlerin tüm hakları İnterAjans’a aittir, izinsiz kullanılamaz.

View full post on InterAjans.nl