Selamün Yavuz (Hollanda Gündemi): Tek taraflı…Çelişkili…Ama kapı aralandı!

Selamün Yavuz (Hollanda Gündemi): Tek taraflı…Çelişkili…Ama kapı aralandı!

12 Nisan, 2015

SELAMUN YAVUZ TEK TARAFLI CELISKILI AMA KAPI ARALANDIBU hafta içinde Hollanda Temsilciler Meclisi’nde sözde Ermeni soykırımı ile ilgili yoğun bir mesai yapıldı. Konu ile ilgili önergelerin Salı günü yapılması planlanan oylaması, Perşembe gününe ertelendi.

Önergelerde, hükümetten “Ermeni soykırımı meselesi” yerine “Ermeni soykırımı” ifadesinin kullanılması ve Hollanda’nın Ermenistan’da düzenlenecek “anma töreninde” Kral Willem-Alexander ve Başbakan Mark Rutte tarafından temsil edilmesi isteniyordu. Bu önergelerin oylaması, hem Dışişleri Bakanı Koenders’ın karşı çıkması, hem de muhtemelen kulis çalışmaları yapılmasına fırsat verilmesi için iki günlük bir aradan sonra dün yine Temsilciler Meclisi’nin gündemini meşgul etti.

Dün meclisin gündemine gelen dört önergeden üçü Salı günü de gündemdeydi ve bu önergeler reddedildi.

Böylece, ‘Ermeni soykırımı’ ifadesinin doğrudan kullanılması kabul edilmedi.

Ermenistan’daki ‘Anma Töreni’ne Hollanda Kralının ve Başbakan Rutte’nın katılması da Temsilciler Meclisi’nde kabul görmedi. ‘Anma Töreni’nde devlet ve hükümetten doğrudan bir temsilci yerine, Hollanda’yı Gürcistan’daki Büyükelçi Hans Horbach temsil edecek.

Çünkü Hollanda’nın Ermenistan’da büyükelçiliği yok. İşin garip tarafı ise, Hollanda Temsilciler Meclisi’nin bir büyükelçilik bile bulundurmadığı bir ülkenin siyasi ve uluslararası çıkarını koruma amacıyla kendi gündemini iki gün süreyle meşgul etmesi.

***

Gelelim kabul edilen önergenin siyasi açıdan değerlendirmesine…

Konu ile ilgili detaylı haberler ve tarihçi ve hukukçu uzmanların görüşleri InterAjans.nl’de geniş şekilde yer aldı. Biz, kabul edilen bu önergenin madde madde siyasi analizini yapalım.

Konunun iyi anlaşılması için, öncelikle bir konunun altını çizmekte fayda var.

Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen metin, bir yasa teklifi değil, bir önerge. Yasamanın kabul ettiği bir yasa tasarısını yürütme, yani hükümet, uygulamak zorunda; ama kabul edilen bir önergeyi hükümet gerekçe göstererek uygulamayabilir.

Dışişleri Bakanı Bert Koenders’ın daha önce ‘Bu tarihi olayları tanımlamanın Hollanda hükümetinin görevi olmadığı’ şeklinde meclise gönderdiği açıklama var. Yani Bakan Koenders’ın olumlu tavrı ortada ve kabul edilen yumuşatılmış önergenin tümünü ya da bazı maddelerini geçerli sebep göstererek uygulayıp uygulamamak tamamen onun yetki alanı içerisinde.

Bu açıdan, Bakan Koenders’ın önümüzdeki dönemde söylem ve eylemlerini iyi takip etmekte fayda var.

***

Kabul edilen önergede dört gerekçe gösterilip hükümetin 2004’de kabul edilen önergeyi temel alarak, ‘Türk hükümeti ile ikili ve AB bünyesinde yapılan görüşmelerde Türkiye hükümetinden Ermenistan ile yakınlaşmaya yeni ivme kazandırmasını ve Ermenistan hükümetiyle barışı hedeflemesinin istenmesi istirham edilmekte’ifadesi var.

2004’te kabul edilen önerge, Türkiye ile yapılan görüşmelerde sözde Ermeni soykırımının her zaman gündeme alınmasını öngörüyordu; bu önergede Hollanda hükümetine verilen ‘ev ödevinde’ soykırımdan bahsedilmiyor, ancak Ermenistan ile Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin yeni bir ivme kazanmasına ve iki ülke arasında barışın sağlanmasına vurgu yapılıyor.

Elbette Türkiye’nin, Ermenistan dahi olsa, komşu ülkeler ile iyi ilişkiler içeresinde olmasını bölgede ve genel anlamda dünyada barışın sağlanması açısından önemli buluyorum. ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesi de bunu gerektirir.

Ancak…

Önergenin ilk dört maddesinde sunulan gerekçelerin analizi de bir o kadar önemli.

Tek tek analiz edelim…

İlk gerekçede 2004’teki önergeye atıfta bulunularak ‘Bu soykırımın kurbanları arasında Süryaniler, Rum Pontus ve Aramiler de var’ deniliyor.

‘Haydaaa… Bu da nereden çıktı?’ demek geliyor içimden. Bu soykırım yalanına diğer etnik grupları da eklemek, içinden tarihçilerin bile çıkamayacağı bir durumken, Hollanda Temsilciler Meclisi’ne mi düşmüş bunu bir gerekçe olarak göstermek!

Önergenin ikinci gerekçesinde, Türkiye ve Ermenistan’ın tarihleri konusunda bir uzlaşma sağlamalarının öneminin altı çiziliyor.

Bir uzlaşmanın sağlanmasına kimse karşı çıkmaz elbette. Bu da ancak, iki ülkenin ve üçüncü ülkelerin tarihçilerinin devreye girmesiyle, bu konudaki bütün arşivlerin açılmasıyla ve karşılıklı şeffaf bir yaklaşımla olur.

Ermenistan’ın arşivlerine sıkı sıkıya kilit vurmasını nasıl değerlendirmeli?

Altına Temsilciler Meclisi’ndeki 11 Parti’nin imza attığı önergenin üçüncü gerekçesinde ise oldukça önemli mesajlar var. Bu gerekçede şu ifade var: “1915 olayları hakkında iki tarafın karşılıklı görüşlerinin kabul edilmesi, aralarındaki ilişkilerin bir adım daha ilerletilmesi açısından gereklidir.”

Bu mesajlardan birincisi, burada bir soykırımından söz edilmiyor, ‘1915 olayları’ deniliyor.

İkinci önemli mesaj, ‘iki tarafın karşılıklı görüşlerinin kabul edilmesi’ şimdiye kadar uluslararası arenada pek rağbet görmeyen Türkiye’nin görüşünün de kabul edilmesi anlamını taşıyor. Ki bu Türkiye’nin kendi tezini belgelerle ortaya koymasına fırsat veriyor.

Bunun mutlaka iyi değerlendirilmesi gerekir!

Bu gerekçedeki üçüncü mesaj ise, önceki ifadelere dayanılarak bunların iki ülke arasındaki ilişkilerin ilerlemesine yapacağı katkı dile getiriliyor.

Yani, daha yalın bir anlatımla…

“1915’te bazı olaylar olmuş, her iki ülkenin bu konudaki görüşlerinin kabul edilmesi iki ülke arasındaki ilişkilerin ilerlemesine katkı sağlar.”

“Ermeniler istedikleri kadar ‘Bize soykırımı yapıldı’ diye bağırsınlar, Türkler alabildiğince ‘Biz yapmadık’ diye çağırsınlar… Biz ikisine de ‘haklısınız’ diyelim ve Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkiler ilerlesin.”

En son gerekçede ise, yine ‘Ermeni soykırımından’ bahsediliyor ve bir gerekçeden çok, bir arzu ifade ediliyor: “Hollanda ve dışındaki yerlerde yapılacak olan Ermeni soykırımı 100’üncü yıl anma törenlerinin iki toplum arasında saygı ve kabule katkıda bulunmasını arzu ediyoruz”.

Bu gerekçede de ‘Ermeni soykırımı’ tabiri kullanılsa bile, iki toplum arasındaki ‘saygı ve kabul’ ön plana çıkıyor.

***

Daha önce de belirttiğim gibi, Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen metin bir yasa değil, bir önerge.

Yasaları, hükümet uygulamak zorundadır; ama önergeler kabul edilen birer öneridir.

Meclisteki parti grupları önerge sunarken gerekçelerini de belirtmek zorundadırlar. Ama gerekçeler, önergeyi sunan vekilleri bağlar, hükümeti bağlamaz. Önergenin gerekçesindeki iki maddede ‘Ermeni soykırımı’ tabirinin kullanılması kesinlikle Hollanda hükümetini bağlamaz ve Temsilciler Meclisi sözde Ermeni soykırımını dolaylı kabul etti anlamına gelmez.

Ancak…

Gerekçede ‘iki tarafın karşılıklı görüşlerinin kabul edilmesi’ tabiri kullanılmasına rağmen,hem gerekçelerin, hem de önergenin ağırlıklı olarak Ermeni görüşlerini yansıtması doğal olarak kabul edilir bir durum değil ve bu önergeyi de kendi içinde çelişkili hale getiriyor.

Ama bu tabir, aynı zamanda Türkiye’nin görüşlerinin de Temsilciler Meclisi’ne ve Hollanda kamuoyuna yansıtılması açısından önemli bir kapı aralığı bırakıyor.

***

Önemle üstünde durmak istediğim bir konu daha var…

Bu önergelere en şiddetli karşı çıkan kesimlerin, kabul edilen önergeyi ‘Hollanda Temsilciler Meclisi Ermeni soykırımını kabul etti’ şeklinde basına yansıyan açıklamaları. Bu açıklamalar, gerçeği yansıtmaktan ziyade, Hollanda’da soykırım kabul edilmiş algısını oluşturuyor. Bu algıyı yaratmak, Hollanda’nın daha sonraki 24 Nisan’lara doğru sözde Ermeni soykırımını bir yasa ile gerçekten kabul etmesine zemin hazırlar.

Onun için hepimiz söylemlerimize dikkat edip, kapı aralığına ayağımızı sokmaya bakalım.

 

 

Elektronik posta: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: @SYavuzTR
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz

© InterAjans – Haberlerin tüm hakları İnterAjans’a aittir, izinsiz kullanılamaz.

View full post on InterAjans.nl