Yavuz Selamun (Netherlands Agenda) Uyum politikalarında tarihi perspektif

Yavuz Selamun (Netherlands Agenda) Uyum politikalarında tarihi perspektif

25 January, 2015

SELAMUN YAVUZ UYUM POLITIKALARINDA TARIHI PERSPEKTIFGEÇTİĞİMİZ yılın ilk yarısı Hollanda ve Türkiye’deki seçimlere damgasını vururken, yılın ikinci yarısında Hollanda’da özellikle uyum politikaları ile ilgili tartışmaların gündeme yansıdığına tanık olduk. Daha da önemlisi Hollanda’da göçmen Türkler olarak biz bu tartışmaların odağındaydık. Ve belki de ilk kez bu tartışmalara Hollanda Türk göçmen toplumu olarak edilgen değil, gerek Türk kökenli vekillerimiz, gerekse Türk toplumunun ileri gelenleri ve Hollanda Türk medyası olarak etken bir şekilde katıldık. Bunu da Hollanda siyasetine uyum sağlama ve aktif katılımcı olma anlamında bir ‘artı’ olarak değerlendirmek yerinde olur.

Gelelim Hollanda’daki göçmenlerin uyumu ile ilgili tartışmaların tarihi bir perspektif içerisinde değerlendirmesine…

***

Uyum politikaları ile ilgili tartışmalar aslında çok boyutludur. Türk göçmen işçilerin Hollanda’ya gelişinin 50. yılının birçok Sivil Toplum Kuruluşunun (NGO) düzenlediği etkinliklerde anıldığı şu günlerde uyum politikaları ile ilgili tartışmaların gündemde olması bir tesadüf değil, çünkü içinde bulunduğumuz bu dönemde uyum politikaları ile ilgili köklü bir değişimin tam ortasındayız.

***

Çoğulcu ve katılımcı demokrasi anlayışının sistemin işleyişine hakim olduğu Hollanda’da genel anlamıyla siyasiler halkın gündemini belirlese de, halkın genel eğilimleri de siyasi yöneticilerin gündeminde yer alıyor. 2008’den başlayan ekonomik krizden etkilenen halkın gündeminde doğal olarak işsizlik, alım gücünün azalması ve insanların gelir düzeyinin düşmesi gibi konular yer alıyordu. Aslında 2000 yılında Paul Scheffer’in başlattığı yeni uyum politikaları ile ilgili tartışmalar daha tam tamamlanmadan ekonomik kriz ve etkileri halkın ve dolayısıyla da siyasetçilerin gündemindeydi. Bu süreç içerisinde uyum politikaları ile ilgili tartışmalar günlük popülist söylemlerin ışığında yapıldı; derinlemesine bir toplumsal tartışma ve köklü bir değişim yaşanmadı. Ancak bu ekonomik kriz döneminde uyum politikalarında bir değişimin olacağının ilk sinyalleri verilmeye başlandı.

***

Ekonomik göstergelerin olumlu sinyaller verdiği 2014’ün son çeyreğinde Sosyal Kültürel Planlama Bürosu’nun (SCP) According to research by, halkın yüzde 72′si gelecek yıl ekonomide büyüme öngörürken, An increased confidence in the economy, halkın büyük bir kesiminin ise göçmenlerin uyumu konusunu sorun olarak gördüğü ortaya çıktı. Bu da, ekonomik krizin halkın gündemindeki yerini yavaş yavaş göçmenlerin uyum sorununa bıraktığı anlamına geliyor. Dolayasıyla beklenti, önümüzdeki dönemde uyum politikalarının siyasilerin gündeminde öncelikli olarak yer alacağı yönünde. 2008’de ekonomik krizin başlamasıyla yarıda kalan uyum politikaları ile ilgili derinlemesine toplumsal ve siyasal tartışma 2015’te tekrar kamuoyunun gündemine gelecek.

***

Bu tartışmaların seyrinin ne olacağı konusundaki ipuçları uyumdan sorumlu İçişleri eski Bakanı Piet Hein Donner ve daha sonraki hükümette uyum politikalarından sorumlu bakan olarak görev yapan Gerd Leers tarafından verilmişti. Bu iki Hıristiyan Demokrat CDA’lı bakanın dönemindeki değişimleri biz iyi algılayamadık. Ekonomik krizin en yoğun olarak yaşandığı dönemde göçmen örgütlenmelerin maddi kaynaklarında tasarrufa gidilmesini biz – ki bu o dönemde kaçınılmazdı – uyum politikalarının baltalanması olarak algıladık; halbuki bu iki CDA’lı eski bakanın uygulamaları yine CDA’lı eski Başbakan Ruud Lubbers’ın 1980’li yılların ikinci yarısında başlattığı uyum politikalarının 180 derece tersini ifade ediyordu.

***

1982-1994 yılları arasında üç dönem başbakanlık görevi yapan Ruud Lubbers, ‘multiculturalist’, yani çok kültürlü bir toplum anlayışının savunucusu olarak bilinir. Lubbers’ın başbakan olduğu dönemdeki uyum politikaları da Türk ve Faslılardan oluşan Müslüman göçmenlerin bir ‘küme’ (zuil) oluşturup kendi kültürlerini koruyarak Hollanda toplumuna uyum sağlamaları yönündedir. Anadilde eğitimin yasal güvence altına alınması, dini azınlıkların devlet televizyonlarında yayın hakkının verilmesi, etnik grupların IOT ve LOM gibi çatılar altında örgütlenerek hükümete doğrudan muhatap olma hakkının verilmesi Lubbers hükümetleri tarafından hayata geçirildi. 1983’te başlayıp yaklaşık 2010 yılına kadar süren bu dönemde uygulanan uyum politikalarının temelini göçmenlerin ‘kendi kültürlerini koruyarak topluma uyum sağlaması’ fikri oluşturuyordu.

***

Ancak Hollanda toplumunda hemen hemen aynı döneme rastlayan yeni bir gelişme ortaya çıktı: halk kümeleşmenin ötesinde bireysel bir yaşam biçimini seçmeye başladı. Protestan ve Katolik kiliselere bağlılık azaldı, siyasi partilere kayıtsız şartsız bağlı seçmenler partileriyle bağlarını kopardılar, dini ve ideolojik sendikalaşma yerini bireysel çıkar ve tercihlere bıraktı. Bir kültür, sosyal bir sınıf ya da bir din ve mezhep mensubu sayılan halk, kısa bir dönem içerisinde kendisini bağımsız birer ‘birey’ olarak görmeye, kiliselerin telkinlerine aldırış etmemeye, kendi kişisel çıkarları ve tercihleri doğrultusunda hareket etmeye başladı. Biz farkında olmasak bile, bu gelişmelerin aynısı Müslüman ve diğer göçmen gruplarda da kendisini gösteriyordu. Dolayısıyla kümeleşerek toplumsal bir uyum süreci yerini bireysel bir uyum sürecine bırakıyordu.

***

Bugün geldiğimiz noktada da her bir birey – gerek Hollandalı, gerek göçmen olsun – kendi kültürünü kendi bireysel değer yargılarına göre yaşıyor, dini emirler ve yasaklar konusunda daha bireysel düşünüyor, kendisini bir etnisite, kültür ya da dinin temsilcisi olarak değil, kendi başına bağımsız karar veren bir birey olarak görüyor.

Hollanda toplumundaki bu gelişmelerin ışığında ‘toplumsal uyum’ politikalarının yerini ‘bireysel uyum’ politikalarına bırakması kaçınılmazdı. Eski başbakan Ruud Lubbers’ın başlattığı, İçişleri eski Bakanı Piet Hein Donner döneminde değişmeye başlayan ve Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler ve İstihdam Bakanı Lodewijk Asscher’ın kararlıca yönettiği yeni uyum politikalarına böyle bir tarihi perspektiften bakınca uyum politikaları ile ilgili tartışmaları daha iyi anlayabiliriz.

***

Sonuç olarak…

Hollanda siyasetinde uyum politikaları süreç içerisinde değişken olmuştur…

Kümeleşme yoluyla hayata geçirilmek istenen uyum süreci bir misyon olarak Hollanda siyasi tarihinde yer almıştır ve artık geride kalmıştır…

Göçmenlerin bireysel uyum süreci ve Hollanda toplumuna katılımları önümüzdeki dönemde gündemde yerini alacaktır…

Önümüzdeki dönemde uyum politikaları ile ilgili tartışmalara bu tarihi perspektif ışığında katılırsak daha verimli sonuçlar elde edebiliriz.

 

 

Electronic mail: syavuz@kpnmail.nl
Twitter: syavuzt is
Facebook: www.facebook.com/selamunyavuz

© ınterajans - all rights belong interajans the News, used without permission.

View full post on InterAjans.nl